Kartozlarının Yere Düşerken Çıkardığı Sesler

8 Kasım 2014 Cumartesi

Mavi Kartozu Kaybetti

"Özlem git başımdan, ben sana göre değilim."
Merhaba arkadaşlar. Bloga uzun zamandır uğramıyordum, malumunuz üniversite sınavlarına hazırlanıyorum. Açıkçası uzunca bir süre de uğramayı planlamıyordum ama gelin görün ki geçenlerde bir iddia kaybettim.
Kaybetmemin bedeli Özlem'e adanmış bir blog yazısı yazmak, üstüne bir de kelime sayısı verdi ama hiç kusura bakma kanka o kadarını yapacak gücüm yok.
Okuyucularımı uyarıyorum. Muhtemelen sıkıcı bir yazı olacak. Okumak istiyor musunuz bilmiyorum ama.. Neyse uyarayım dedim.
Öncelikle size nasıl tanıştığımızı anlatayım.
10. sınıfın ilk günüydü. İstanbul'a yeni taşınmıştık. Bütün gün hiç konuşmayıp ezik ezik oturduğumu hatırlıyorum. Öğle arasında sınıfta sadece Özlem'le ben kaldık. Çantamdaki poğaçaları çıkarıp yerken ona isteyip istemediğini sordum, o da cevap olarak sadece gülümsedi. Ellerinin ve gözlerinin çok güzel olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum.
Sonra aynı gün sınıftaki kızlardan biri -kim olduğunu hatırlamıyorum- muhabbete dahil olayım diye beni Özlem'in yanına götürdü. Ne muhabbeti döndüğünü de hatırlamıyorum açıkçası. Özlem orada oturmuş ülke isimlerini kağıda yazıyordu. Sonra bana Hetalia anlatmaya başladı. O zaman "Ben de Hetalia izlicemmm!!" diye triplere girmiştim ama gelin görün ki Özlem'in izlettiği birkaç bölüm dışında hiç izlemedim. Sonra bir de Doctor Who muhabbeti vardı, aha dedim bildiğim bir şey şimdi konuşabilirim. Ama Özlem'i tanıdıktan sonra aslında Doctor Who hakkında doğru dürüst bir şey bilmediğimi fark ettim.
Özlem yabancı dil bölümünde okuyor ve ben İstanbul'a giderken dil bölümüne geçmek istemiştim sonradan caydım, yani benim de İngilizcem iyi seviyedeydi. Ama ne oldu biliyor musunuz? Özlem'in İngilizcesi benimkinden daha iyiydi. Özlem'in İngilizcesi okuldaki herkesten daha iyi.
Aferin Özlem, alkış sana Özlem, bravo Özlem.
Aslında Özlem'le bu kadar yakın olacağımızı düşünmemiştim. Sadece sohbet etmesi iyi bir arkadaştı, arada konuşuyorduk falan işte. İçimdeki fangirl'e belli bir ölçüye kadar dayanabilen tek insan oydu, gerçi hala o, neyse...
10. sınıfı bitirdiğimiz yaz tatilinde biz Özlem'le her Allah'ın günü konuştuk ve ne konuştuğumuz hakkında en ufak bir şey bile hatırlamıyorum. Nasıl bu kadar çok şey bulabildiğimiz konusunda en ufak bir fikrim yok. Ama o yaz tatilinden sonra Özlem benim için gerçekten değerli biri haline geldi.
(ay çok sıkıldım özlem burda kessem olmaz mı)
Özlem... Ne bileyim ya... Bana katlanması zordur, bunu gerçekten başarabilen çok az insan var. Onlardan biri de Özlem. Ne söylersem söyleyeyim beni hiç yargılamadı, hep başından sonuna kadar dinledi. Söylediğine göre adam öldürmediğim sürece de yargılamayacakmış beni, hayırlısı diyelim.
(artık ne anlatacağımı bilmiyorum)
Özlem kitap okumayı çok sever, genelde üçleme tarzı hafif romanlar okur. Ama bir gün elinde mitolojiyi anlatan upuzun ve sıkıcı bir kitap da görebilirsiniz, ya da Dante'nin İlahi Komedya'sını. Aslında elinde göremezsiniz, genellikle bilgisayardan okumayı tercih ediyor. Bu aralar şiir ezberlemeye çalışıyordu. Aklına esen bir alıntıyla muhabbete giriş yapma ya da muhabbetteki boşlukları doldurma yeteneğine sahip.
Ayrıca beyni gereksiz bilgiler ansiklopedisi gibi. Orada burada bulduğu her şeyi okuyup aklında tutuyor. Komik oluyor arada bunları konuşmak falan.
Pek sabırlı bir insan olduğunu söyleyemem, hele açken yanına yaklaşmanızı hiç tavsiye etmiyorum. 
(cidden artık anlatacak bişey kalmadı)
Özlem telefonuna üç beş tane kpop şarkısı indirdi benim için. Telefonumun şarjı olmadığında falan dinleyeyim diye. Ulan daha ne yapsın kız lan. Kendi sevdiği şarkıları seçmiş olsa bile bu çok büyük bir şey! Bunca yıl müzik zevkimi eleştirip duran insanlardan sonra...
Bir de Özlem söz vermeyi hiç sevmez, ama geçenlerde depresiflikten öldüğüm bir gün "en az beş yıl bırakmam seni" dedi. Dışarıdan bakınca basit gibi gözüküyor, ama dışarıdan bakıyorsunuz sonuçta. Nereden bileceksiniz ki.
(duygusala bağlamak istemiyorum kurtarın beni)
Özlem aslında yabancı dil konusunda çok yetenekli bir kız ama çoğu zaman kendine güvenmediğini söylüyor. Endişelerini anlıyorum, Türkiye'de yaşıyoruz. Yeteneklerimizin net sayılarımız kadar önemli olmadığı bir ülkede. Yine de düşündüğü kadar korkunç değil. En azından onun için. Kendine daha fazla güvenmesini isterdim. 
Kimseye hiçbir şey kanıtlamak zorunda değilsin Özlem. Bunu biliyorsun, değil mi?
(beni bu hallere düşürdüğüne mutlu musun kanka)
Bir deee Özlem'in çocukluğuna inelim (hahahahaha)
Çok sevimli değil mi ya ehehe.
Neyse tamam toparlıyorum artık. Aklıma başka bir şey gelmiyor.
Kanka. Çok teşekkür ederim. Her şey için.
İyi ki tanışmışız. 
Beni dinlemek zorunda kaldığın için özür dilerim.
Ayrıca şikayet ediyorum ama bu yazıyı yazmama izin verdiğin için de teşekkür ederim, çünkü o yemeği ısmarlamak için part-time çalışmam gerekebilirdi.
Evet, hoşça kal kanka.
SÇS.