Kartozlarının Yere Düşerken Çıkardığı Sesler

17 Mayıs 2022 Salı

beklentiler, tarot ve o benim kendimle alakalı bir sıkıntı

selam dostlar.

aslında şimdi söyleyeceklerimi bir videoya çekip youtube'da paylaşmak istemiştim. ama yapamadım. kağıda ağlamaya alışığım ama kamerada ağlamak hala yabancı ve korkutucu geliyor.

aşağı yukarı eylül ayında kendimi iki yıllık bir çıkmazın en kötü döneminde buldum. o zamanlar arkadaşlarımla hep beraber tarot izlemeye sarmıştık. tarot falları hem youtube'da hem de tiktok'ta bana duymak istediğim şeyleri söylüyordu, içinde bulunduğum durumdan ya da bu durumda beraber bulunduğum kimseden almak istediğim ama hiçbir zaman alamadığım cevapları bana veriyordu. bana umut veriyordu. gitmek istediğim yolun açık olduğuna, gecenin bir vaktinde yolculuk etsem de sokak lambalarının yanık olduğuna beni inandırıyordu.

yanlış anlamayın, ben de inanmaya çok müsaittim. böyle boş şeylerden anlam çıkarmaya çok yatkınım, zaten öyle olmasam kendimi böyle bir durumun içinde bulmazdım. sürekli noktaları birleştirmeye, bir resim çıkarmaya, çıkan resmin içini boyamaya çalışıyordum. tarot falları böyle anlamsız yolculuklar için gerçekten mükemmel bir yakıt. asla sonu gelmiyor, asla bitmiyor. sürekli deponuz dolu, sürekli çok yorulacağınız ve karşılığında hiçbir şey alamayacağınız o yolda sizi destekliyor. bunu bilmeme rağmen yine de tarot izlemeye devam ediyordum.

yılbaşından sonra arkadaşlarım tarot izlemeyi bırakmaya başladılar. belki onlar bırakmasaydı ya da ben tek başıma tarot izliyor olsaydım ya da onlar bu yolculuğuma hiç şahit olmamış olsaydı ben hala o yolda çıplak ayak yürümeye devam ediyor olurdum. artık bir arabada değildim çünkü. arabam yoldan çıkmış, taklalar atmış, başüstü bir çayırın üstünde yanmaktaydı. kollarımdan ve bacaklarımdan kanlar süzülüyordu. saçlarım dağınık, dudaklarım kuru ve solgun. ama yine de o yolda yürümek istiyordum. öyle biriyim çünkü. öyle biriydim demeyi çok isterdim. ama hala bırakmam gereken şeylere inatla tutunmaya, kopan ipleri inatla bağlamaya çalışıyorum bazen.

arkadaşlarım tarotu bıraktıkların da ben de yavaş yavaş bırakmaya başladım. her gece yatmadan önce mutlaka, üstüne bazen gündüzleri canım sıkılırsa izlediğim bu videolardan kopmam çok kolay olmadıysa da izlemedikçe kafamdaki bulutların dağıldığını ve topallayarak yürüdüğüm o karanlık yolun üstünde en azından sisin dağıldığını gördüm. yapmam gereken şeyin farkına vardım. o şeyi yapmam gerektiğini kabul etmek yapmaktan çok daha zordu benim için. ama yaptım.

nihayetinde o yoldan çıktım. bedenimde hala kazanın izleri, içimde beni yanlış yola saptıran pusulaya olduğu kadar göz göre göre karanlıklarda araba sürmeye kalkan kendime duyduğum çılgın öfke... dinlendim. elimden geldiğince iyileştim. işlerimi bitirdim. saplandığım çukurdan çıkıp başka yolculuklar için hazırlanmaya karar verdim.

tarot izlemiyordum artık. tarot izlemiyorum da hala. izlemeyeceğim de.

başka bir yolculuğa çıkmak istediğim zaman gördüm ki evet, pusula hatalıydı ama o pusulayı seçen kişi bendim. o arabaya binen de bendim. o tarot fallarını izleyip sokak lambalarının yanacağına inanan ve yolların açık olduğunu umut eden de bendim. pusulamı, arabamı değiştirsem ve yolumu fallarla çizmekten vazgeçsem de yolculuğu kontrol eden benim.

kendimi suçluyorum.

kendimi suçlamak istemiyorum.

bu durumda olan kimsenin kendisini suçlamasını istemiyorum.

bize öğretilenlerden, bizi oyalayanlardan, bizi yaralayanlardan biz suçlu olmamalıyız.

ama suçlu hissediyorum.

aslında hiç değişmediğimi, hiç büyümediğimi, hiç öğrenmediğimi hissediyorum. dönüp bakınca nasıl büyüyeceğimi, nasıl değişeceğimi, öğreneceğimi bilmediğimi hissediyorum. girdabın çıktığım yolculuklarda değil, yola çıkan benim gövdemin tam ortasında dönüp durduğunu hissediyorum. çaresiz hissediyorum. umutsuz hissediyorum. başarısız hissediyorum. sevilmiyorum. sevilmiyorum. sevilmeyeceğim.

hiçbir zaman sorularıma yanıt bulamayacağım. sorular her zaman daha fazla soru ve daha fazla başarısızlık getirecek. mi? 

beni boş umutlara sürükleyen tarot falları olmadan umut edebilmek istiyorum.

sevginin bir çaba karşılığı bir ödül değil, tüm bunları düşünen zavallı tarafımla bir bütün olarak hak ettiğim bir şey olduğuna inanmak istiyorum. 

bir bütün olarak, bir bütün olduğum için, bir bütün ben olduğum için sevilmeyi hak ettiğime inanmak...

geçenlerde arkadaşıma bütün ilişkilerim böyle gelişiyor dedim. tüm arkadaşlık ilişkilerim de... önce ben çabalıyorum, önce ben uğraşıyorum.

ilgi göstermeden ilgi göreceğine inanmıyorsun. o yüzden sen bir şey yapmadan sana ilgi göstermelerine izin vermiyorsun, dedi.

sanki içimde her şeyi tutan bir pazar filesi varmış da altındaki küçücük delik birden genişlemiş, tüm elmalar yollara usul usul dökülmüş, bayırdan aşağı yuvarlanmış gibi hissettim. hafifledim. çok hafifledim. bayırdan aşağı yuvarlanan kırmızı elmaların renklerini içime çektim, gözyaşlarımın arasından gülümsedim. ama giden benim elmalarımdı. biriktirdiğim, aldığım, parlak yüzlü, sulu, tatlı elmalarım...

o andan beri durup durup ağlıyorum.

biliyorum, iyileşmek böyle bir şey. fiziksel bedenimde büyüyen zararlı şeyi iki kez kesip aldıklarında da yaşadım bunu. ne kadar acı çekersen o kadar iyileşiyorsun nihayetinde. ne kadar gözyaşı dökersen o kadar öğreniyorsun.

ama bu defa neyi öğrendiğimden bile emin değilim. nasıl iyileştiğimi bilmiyorum. dedim ya inanmıyorum hala. birinin bakıp içindeki sevgiyi yöneltmek isteyeceği biri olarak görmüyorum kendimi aynada. bir insanın kendini sevdiği gibi seviyorum kendimi. ama bir başkasını sevdiğim gibi sevemiyorum.

içimde yararlı bir şeylerin büyüdüğüne inanmak istiyorum. pazardan aldığım ve yırtık filemden kaçıp yollara dökülen kırmızı elmaların yerine, içimin bahçesinde büyüyen sapasağlam bir elma ağacı olsun istiyorum. gövdesine sımsıkı sarılayım, gölgesinde uyuklayayım, sulu elmalarını iştahla ısırayım. onu gözyaşlarıyla sulayışıma değsin, içimden sökülen topraklarla besleyişime değsin, ardından baktığım yuvarlanan elmalarına duyduğum özleme değsin.

değecek biliyorum.

yalnızca anlamıyorum.

henüz göremiyorum.

bir daha tarot izlemeyeceğim.