Kartozlarının Yere Düşerken Çıkardığı Sesler

5 Ağustos 2013 Pazartesi

That Winter The Wind Blows - Bu dizi beni maviledi!

Uzun zamandır üzerimde çoğu Kore fanı tarafından lanet sayılan bir şeyler vardı. Hiçbir diziye bağlanamıyordum. Bir bölüm bittiğinde izlemeyi planladığım ikinci bir bölümü sonraya erteliyordum. Dizide olan hiçbir şey beni heyecanlandırmıyor, eski günlerdeki gibi ağlatamıyordu.
Derken herkesin çok övdüğü bu diziye That Winter The Wind Blows'a başladım. Beni kendisine bağladı. Beni maviledi, kendine aşık etti. Planlamadığım halde deli gibi izledim bölümlerini ve çabucak bitirdim. İzlerken yazısını yazacağım, diyordum. Herkes bilmeliydi. Ama sonunda yazmamaya karar verdim. İki gün kendimle savaştım. Sonuç olarak burdayım. Yazıyorum.
O halde başlayalım hemen.
Dizinin ana karakterleri şu şekilde:
Oh Soo.
Doğar doğmaz annesi tarafından bir ağacın altına bırakılmış bir adam. Yaşamak için bir amacı olmasa da yaşıyor. Bölgesinin en ünlü kumarbazlarından. Hayatında çok kadın olmuş, bu yüzden sık sık playboy olarak anılıyor.
Diğer ana karakterin abisiyle isimleri aynı ve çok yakın arkadaşlar.
Oh Young.
Oh Soo'nun aynı isimdeki kardeşinin küçükken ayrılmak zorunda kaldığı kız kardeşi. Büyük bir şirketin varisi.
Etrafındaki insanlardan bir tanesine bile güvenmiyor. Hepsinin para için yanında olduğuna inanıyor.
Ne yazık ki gözleri görmüyor. Bu yüzden kendisinin kolay lokma olduğunun farkında ve hep abisinin çıkıp geleceğine, onu koruyacağına, sadece ona güvenebileceğine inanıyor.
Üstelik hasta, bu hastalık yüzünden çok acı çekiyor.
Bu iki karakterin karşılaşmaları tahmin edilebileceği üzere kızın abisi sayesinde oluyor. Oh Young bir gün abisinin kendine sürekli mektup gönderdiğini ve bunların dadısı/babasının metresi olan kadın tarafından saklandığını öğreniyor. Abisini bulmak için bulduğu mektubun üstündeki adrese gidiyor. Ne büyük şans ki ana karakter Oh Soo'nun adresi yazıyor mektubun üstünde, çünkü karışıklık olma ihtimalini düşünmeden ikisi de aynı yerde yaşıyorlar. Dizi boyunca büyük şerefsizlikleriyle karşı karşıya kalacağımız Oh Soo abisinin kendisi olmadığını, ama orda yaşadığını söylüyor. Kız için mektubu okuyor, ona iyi davranıyor. Ne büyük şanssızlık ki Oh Soo'nun korkunç ve eski kız arkadaşı, o kendisini terk ettiği için ona komplo kurup polisleri peşine takıyor. Peki polisler ne zaman geliyor dersiniz? Tabii ki mektubu bile bitiremeden!
Oh Soo topuklamadan önce kızı tutuyor, "Bekleyin," diyor. "Abiniz buraya gelecektir. Ayrıca son satırda abiniz sizi çok sevdiğini söylüyor."
Koşmaya başladığında yolun üstünde kızın abisi Oh Soo'yu görüyor ve ne olduğunu anlamak için peşine takılıyor. Ancak karşıdan karşıya geçerken abiye bir araba çarpıyor ve oracıkta ölüveriyor. Oh Soo da yakalanıyor. Kızın da babası o anda ölüyor. Her şey birbirine giriyor ilk bölümden.
Sonra aradan bir yıl geçiyor. Oh Soo hapisaneden çıkıyor. Tabii eski sevgilisinin kendisine bıraktığı kocaman boyutlarda borçlarla.
Kendisinden borcu tahsil etmek için görevlendirilen adamın ismi; Jo Moo Chul.
Oh Soo hapisten çıktıktan sonra ilk görüşmelerinde bu melek yüzlü adam onu bıçaklıyor ve ona 100 gün verdiğini söylüyor.
O bıçaklanmış, hırpalanmış haliyle eve dönen baş karakterimiz daha soluklanmaya kalmadan bir misafir beliriyor kapıda. Gelen adam Oh Soo'yu soruyor. Kendisini hatırlayıp hatırlamadığını, babasının arkadaşı olduğunu söylüyor. Ama bir dakika? Oh Soo kimsesiz bir çocuktu. Ah! Tabii ya! Bu geçen yıl ölen Oh Soo'yu arıyor. Ama... O çoktan öldü. Ayrıca şimdi yaşayan Oh Soo'nun paraya ihtiyacı var ve ölen adaşı büyük bir şirket sahibinin oğlu. 
Tabii ki tam da düşündüğünüz gibi oluyor. Kendisini sadece küçükken görmüş olan bu adama aradığı kişi olduğunu söyleyerek kandırıyor ve kendisini arayacağını söylüyor.
İşte macera böyle başlıyor.
En iyi iki dostunu da alıp 100 günlüğüne ölen dostunun evine, oymuş gibi gidiyor.
Amaç kör kız kardeşin kendisine ısınmasını sağlayıp borcu kapatacak kadar para koparmak.
En iyi iki dostu dediğimiz insanlar çocukluk arkadaşı Park Jin Sung ve ölen ilk aşkının kız kardeşi Moon Hee Sun.
Rollerine çok iyi hazırlanıyorlar. Ölen Oh Soo'nun yara izinin aynısını yapabilmek için kaynar su bile döküyorlar asıl karakterimizin koluna. Bu parayı ödeyemezlerse Oh Soo ölecek çünkü.
Ama o yaşamak istiyor. Diğerleri de onu yaşatmak... Hiçbir amaçları olmasa bile.

Dizi gerçekten nefisti. Her açıdan. Oyunculuklarda eksik yoktu, hiç kimse beni rahatsız etmedi. Senaryo çok güzeldi. Müzikler uyumluydu. Dizi yakın çekimle yapılmıştı. Yani bol bol yüzlere zoom yapılıyordu. Bu şekilde bütün yüz ifadelerini yakalamak mümkündü ve bu dizinin tadında en önemli unsurlardan biriydi bence.
Zaten abi olmaması gereken abiler üstüne yapılan diziler konusunda acayip bir zaafım var. Tree of Heaven, Stairway to Heaven bunların örnekleri. Üstüne bu dizi kreması gibi oldu.

Dizi boyunca Oh Young'un güven kazanışını izliyoruz. O gerçekten kimseye güvenemiyor ve bu onu çok yıpratıyor. Tamamen yapayalnız. Abisine güvenmek istiyor, üstelik o güvenmesi gereken en son kişi.
Bu konuda hiç unutamadığım sahne kızın Oh Soo'ya sarılıp "Sana güvenebileceğimi söyle," diye yalvarmasıydı. "Lütfen sana güvenebileceğimi söyle." Ona güvenmeye ihtiyacı vardı. Kendini hep abim gelecek, beni koruyacak, ona güveneceğim diye avutmuştu.
İyi gidiyorlardı.
Gerçekten her şeyi iyi gidiyordu.
Ama sonra... Oh Soo ona aşık oldu. Ne trajik değil mi? 
Kız kardeşin gibi davranman gereken birine aşık oluyorsun. Ondan para alman lazım hayatta kalman için. Ama o sana güvendiği için, sana güvenebilmek adına yalvardığı için parayı almak istemiyorsun. Aşkın yüzünden ölmek zorunda kalabilirsin. Ama bunu ona söyleyemiyorsun bile, çünkü seni abisi zannediyor.
Her şeye rağmen birlikte kalmaya niyetliler gerçi. Oh Soo 100 gününün hepsini kızın yanında kalmaya çabalayarak harcıyor.
Kız çok yalnız ve çocuk da öyle iyi kalpli ki ne olursa olsun gidemiyor. Kız da ona aşık olduğu zaman bile... Her şey normalmiş gibi davranmaya çalışıyorlar.
Bu yalnızca ikisi arasında değil. Dizinin bütün karakterleri böyle.
Herkes birbirinden nefret ediyor, herkes. Ama ısrarla sevmeye devam da ediyorlar. İnatla birbirlerine tutunuyorlar. Herkes kötü karakter, yine de hepsi iyi.
Dizi boyunca sürekli ağladığımı söyleyemem. Ama sürekli içim acıyordu. Durmadan suratım asıktı, benimki güldüğü zaman da mutlaka bir karakterinki asılıveriyordu.
Dizinin akışında hemen hemen her şey ayarındaydı. Dizideki olmazsa olmaz eğlence sahnelerinde çok eğlendim. Abinin kardeşini "sevimli şey seni" diye sevmesi ayrı bir olaydı zaten. ^^

Sinirlenmem gerektiğinde sinirlendim, üzülmem gerektiğinde üzüldüm.
Hissetmem gereken her şeyi hissettirdi bana.
Song Hye Kyo'nun ne kadar güzel olduğunu, Jo In Sung'un ne kadar etkileyici ağladığını, Jung Eun Ji'nin oyunculuk seviyesinin tekdire değer olduğunu gördüm.
Bu dizi hakkında çok yazılıp çizildi, çok beğenildi. Kusursuz olduğunu söyleyenler bile oldu. Ama ben bu dizi için kusursuz kelimesini kullanmazdım.
Dizinin son 15 dakikasına kadar kusursuzdu, gerçekten kusursuzdu. Heyecan doruktaydı, beklenmeyen şeyler olup duruyordu. Ama sonu... Sonu olmadı. Gerçekten bu senaristin sorunu ne anlamadım. Sonunu önceden planlayıp yazmış da içini mi oturtamamış, yoksa içini yazmış da sonunu mu becerememiş bilemiyorum. Ama o son olmadı sayın senarist.
Buna rağmen koskoca 16 saati, 15 dakika için silemem. Bu yüzden oturdum ve bu diziyi size anlatıyorum.
16 bölümün hepsi benim için zevkti.
Bu dizi hak ettiği maviyi almalı. Ve siz de bu dizi tarafından hak ettiğiniz kadar mavilenmelisiniz efendim.
Her karakterini sevip hepsinden nefret edeceksiniz, tıpkı onların birbirlerine yaptıkları gibi.

Yazıyı dizinin pek sevgili müziklerinden biriyle bitiriyorum.
Üzmeyin beni, mavileyin şu diziyi.
Mavi geceler efendim. ^^

3 yorum:

  1. Merak ettim bu diziyi.Senin zevklerine güvenirim eğer güzel dediysen güzeldir.Benim de senin gibi abi olmaması gereken abilere takıntım var.Ve evet sanırım bunun nedeni Tree of Heaven.Bu arada Glee-Creep'te sorun var herhalde.Takılıyor ve başa sarıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilgilendirme için teşekkür ederim, hemen düzeltiyorum. ^^

      Sil
  2. Filmin sonu benim icin önemli bakalim

    YanıtlaSil