Kartozlarının Yere Düşerken Çıkardığı Sesler

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Under The Hawthorn Tree - Herkes gibi mavi giyinme!

"Biliyor muydunuz, alıç ağacının çiçekleri normalde beyaz renkte olur. Ama bu farklı."
Farklı bir ağacın hikayesini izlemek için başladım bu filme. Ağaca doğru esen rüzgar içimi ısıtsın istemiştim.
Sonra onlarla tanıştım.
Jing ve San.
Yaşadıkları dönemin bütün sıkıntılarına rağmen birbirlerini "bekleyen" iki koca kalp.
Şeker gibi başladı onların hikayesi. San, Jing'e bir şeker uzattı ve "Al," dedi. O gülümseyerek reddetti, yanlarındaki çocuğa vermesi gerektiğini söyledi. San'ın cevabıysa şöyleydi: "Şekerin sadece çocuklara verildiğini kim söylemiş?"
Çocuk olmadığını ima etmişti, ama hem kendisi hem de Jing çocuktu aslında. Çocuklarınki gibi masumdu onların sevgisi, usul usul başlamıştı.
Dereden geçerken San'ın elini tutmaya bile çekinmişti Jing. Kısa bir sopayla, birbirlerine bağlanarak yürüdüler.
Dönemlerinin aşka yasak koyan bakışları altında aşklarını yaşadılar gizlice.
Kaçtılar, saklandılar. Bazen bıraktılar, herkes görsün onları.
Film boyunca San'ın sadakatini, şefkatini görüp özendim. Kızı uzaktan izleyişini için acıyarak ve takdir ederek izledim.
Jing'in masumiyetine rağmen, bu hikayenin kahramanı San'dı bence.
Kaçıp nehrin kenarında ilk buluştukları zaman ikisi için fazla büyük gelen paltonun içine girdiklerinde, Jing çekindiğini belli etmemeye çalışarak ona şöyle söyledi:
+Bir yıl daha gözetim altında olacağım.
San, hiç tereddüt etmedi: 
-Seni bir yıl beklerim.
+25 yaşıma girmeden önce annem aşık olmama izin vermez.
-25 yaşına gelene kadar beklerim.
+25'imde bile seninle olamazsam?
-O zaman hayatım boyunca beklerim.
San, beklemekten çekinmedi. Sanki bunlar çok kolay cümlelermiş gibi çıkıverdi ağzından. Ama onun için kolaylardı zaten. Çünkü Jing'i bekleyecekti, bir başkasını değil.
Jing okulun basketbol sahasının inşaatında çalışmaya gönüllü oldu. Çimentoyu çiğnemesi gerekiyordu, ama botları yoktu. Ayakları yara oldu. San gizlice evine gelip ayaklarını sardı ve ona bot hediye etti. Ertesi gün Jing botlara ayaklarına davrandığından daha özenli davrandı. San, paydosta kızın peşine takıldı ve kendisiyle hastaneye gelmesi için ısrar etti. Ayaklarının iltihaplandığını, kötü durumda olduklarını söyledi. Jing kendilerini görürler endişesiyle hastaneye gitmeyi reddetti. Birkaç saniye bu konuda tartıştılar. Sonra San bir bıçak çıkardı, hiç düşünmeden koluna kocaman bir çizik attı ve şöyle dedi: "Şimdi hastaneye gidebilir miyiz?"
Hastaneye gidip pansuman yaptırdılar. Eve dönüş yolunda birlikte bisiklete bindiler. 
Jing tanınmamak için San'ın gömleğini kafasına geçirdi. Ama eğleniyorlardı ve bisikletteydiler. Gömlek yüzünü fazla kapatamadı. Ayrıca çığlık çığlığa gülüşüyorlardı. San gömleği düzeltmek için durduğu anda kızın annesiyle burun buruna geldiler.
Annesi onları eve getirdi. Jing bandajı çözülmüş ayaklarıyla dikilirken çocuk sandalyede oturuyordu. Sonra kızın annesine "Jing'in oturup konuşmasına neden izin vermiyorsunuz?" diye sordu. Anne cevap vermeyince ayağa kalkıp kıza yaklaştı: "O halde ben de ayakta dururum."
Sonunda ikisi de oturup anneyle konuştular. Annesi haklı olarak gözetim altında olan kızının en ufak yanlışında hemen okuldan atılacağını söyledi. "Eğer onu seviyorsan birkaç yıl onu görmemenin bir mahsuru olmaz," dedi. San bekleyeceğini söyledi, onunla görüşmeyeceğine söz verdi. Gözetim süresi bitince bile görüşmelerinin tehlikeli olduğunu belirtti anne. San, Jing'in iyiliği için kabul etti.
Sonra usulca "Gitmeden önce bir ricam olacak," dedi. "Ayağının bandajını sarması için Jing'e yardım etmek istiyorum." Anne ifadesini bozmadan ricasını kabul etti: "Evimiz biraz küçük, sizi yalnız bırakmak zor olacak," demeyi de ihmal etmedi.
San yere eğilip kızın ayağındaki bandajları yeniden, düzgünce bağlarken üçü de sessizce ağlıyordu.
Çocuk gittikten sonra Jing annesine, onun hayatı boyunca kendisi için bekleyeceğine dair söz verdiğini söyledi. Annesi kolaylıkla söylenen sözün bir anlamı olmadığını söylese, "Sözde hayatı boyunca der, işe gelince çok kısa sürer," dese de San'ın sözleri çok anlamlıydı, her zaman.
Güzel zamanlar geçirdiler, filmin sonu hakkında ipuçları boldu filmde. Ama paranoyak bir izleyici değilseniz ya da kendinizi filme kaptırırsanız fark edemezsiniz diye düşünüyorum.
Filmin belki de en sevdiğim sahnesi nehrin iki ayrı tarafından birbirlerine bakarken, sanki son kez görüşüyorlarmış gibi usulca ağlamaları ve sanki iki kolunu uzatarak karşıya geçebileceklermiş gibi kollarını açıp birbirlerine uzaktan sarılmalarıydı.
Acı çektikleri zamanlarda bile gülümsediler. Birbirlerine bakarken ağlamamaya çalıştılar. Olabildiğince iyi düşündüler. Alıç ağacını görmeyi çok istediler, çiçekleri kırmızı açan o meşhur alıç ağacını.
Onların aşkı beni çok etkiledi gerçekten.
Jing "Hata yapmaktan hep korkardım. Bu defa hiçbir şeyden korkmuyorum," dediğinde derin bir nefes aldım.
Hikayenin gerçek olması insanı hikayeye daha da bağlıyor.
Jing, San'a "Seni tanıdığım için çok mutluyum," demişti. Ben de onları tanıdığım için çok mutluyum.
(Bundan sonraki cümleler spoiler içerebilir, ben uyarımı yapıyorum.)
Filmin sonunda çıkan o yazıyı muhtemelen bütün hayatım boyunca hatırlayacağım.
"Seni ne bir ay ne de bir yıl daha bekleyebildim. 25 yaşına gelene kadar da bekleyemedim. Ama hayatım boyunca bekledim."

Yazıyı filmin sonunda çalan kısacık, sakin şarkıyla bitirmek istiyorum: "Güzel alıç, dallarında beyaz çiçekler açıyor. Sevgili alıç, neden bu kadar mutsuzsun?"
 
Mavilenecek film arıyorsanız, "Alıç Ağacı'nın Altında" bekliyor olacak sizi.
Mavi geceler, efendim. ^^

5 yorum:

  1. Aaaa neden yazdın,şimdi San'a aşık oldum.Olacak iş mi bu?Ah ama beni aşık olduğum tek koreli Yoon Suh Oppa'dır.Üzgünüm San iyisin,hoşsun,tatlısın ama rakibin karşısında hiç şansın yok :D Ben de izlemek istiyorum bu filmi.Evet evet izleyeceğim.Hem de nasıl izleyeceğim? BEYLE ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İzlemelisin. Fakat bilmen gerekenler var: Film Çin yapımı, haliyle San da Çinli. Yani sevdiğin tek Koreli hala Yoon Suuh oppa olabilir. :D
      Mavi seyirler, efendim. :)

      Sil
  2. Ah gerçekten mi?O zaman gönül rahatlığıyla aşık olabilirim San'a.Yaşasın :D Çinlilere olan bakış açımı değiştirdi.Vay be aşık olduğum tek çinli

    YanıtlaSil
  3. bu hikayenin sonunu merak ettim şimdi. saat bu kadar geç (ya da erken mi desem?) olmasa hemen başlardım. çin filmlerini pek sevmem, genelde bana pek hitap etmezler ama bu filmle şansımı tekrar deneyebileceğimi düşünüyorum. yazının sonuna eklediğin şarkının da çok mavi olduğunu söyleyip sessizce gideyim ben.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şarkının mavi olduğunu fark etmen gerçekten içimi rahatlattı. Lütfen izle, yumuşacıktı gerçekten. :)

      Sil