Kartozlarının Yere Düşerken Çıkardığı Sesler

5 Mayıs 2013 Pazar

IRIS Efsanesi - Mavi Erkek Dizisi

IRIS'i ilk izlemeye başladığımda "bu dizi hakkında yazmalıyım" dediğimi hatırlıyorum. Yazmalıyım ve herkes görmeli, bilmeli. Sonra yazamadım, çünkü ben diziyi izlerken ikincisi çıktı. Hepsini bitirmeden yazamam diye düşündüm. İkinci diziye başlamak da benim için oldukça sancılı bir süreçti. Tam da sınavlarımın çıldırdığı o zamana denk geldi. Ama şimdi, ilk diziye başlamamdan iki buçuk ay sonra bu yazıyı yazıyorum. Üstümden bir yük kalkmış gibi...
Athena'yı izlemedim, çünkü IRIS'e göre çok başarısız olduğunu ve aslında IRIS'le pek benzeşmediklerini duydum.
İyi ki de izlememişim diyorum, çünkü konu bütünlüğünden kopmama sebep olabilirdi. Belki başka bir zaman izlerim, ama henüz çıktığım bu çılgınlığa uzun bir süre girmek gibi bir niyetim yok.
IRIS birincisi 2009-2010'da ve ikincisi 2013'de çekilmiş olan bir dizi serisi. İki dizinin ana karakterleri farklı fakat senaryoların çıkış noktası tamamen aynı, haliyle ilk dizinin kaderini belirleyen önemli yan karakterler de ikincisinde bulunuyor.
Dizinin konusuna gelecek olursak... İlk diziden anlatmaya başlamak bodoslama dalmaktan daha iyi olacak sanırım.
İlk dizi, birbirlerine kardeşten de yakın iki askerin NSS(National Security Service - Ulusal Güvenlik Servisi) isimli gizli güvenlik servisine alınmalarıyla başlıyor. NSS, hükümetten ve halktan gizli olarak varlığını sürdüren bir kuruluş. Bu yüzden bu iki asker içeri alınırken çok pis testleri geçmek zorunda kalıyorlar. Kim mi bu iki asker?
Kim Hyun Joon ve Jin Sa Woo. Yani onlara can veren Lee Byung Hun ve Jong Jun Ho. Yani erkeksi kelimesinin tanımlarından birkaçı.
Testleri geçip NSS'e girmeyi başardıklarında tabii ki uslu olmayan çocuk Kim Hyun Joon (Lee Byung Hun) en iyi işleri yapıyor.
Sonra işte bu iki asker aynı kıza aşık oluyorlar. (Asker dedim pardon, onlar ajan artık...) Bu kız da -malesef- benim hiç haz etmediğim bir kadın.
Kim Tae Hee! Choi Seung Hee karakteriyle yine ayrı bir havalarda yine sevdiremedi kendini bana. 

Neyse efendim iki tane dizinden bahsediyorum hepsini anlatırsam olay büyüyecek. Gelelim bunların savaştığı o "kötü"nün kim olduğuna. İşte o kötü: IRIS! Bu bir örgüt. Terör örgütü demek ne kadar doğru bilmiyorum, daha çok "çıkar örgütü" tanımına uyuyor. Savaşlardan, barışlardan ya da olabilecek dünya genelindeki politik durumlardan çıkar sağlama peşinde olan, para ve gücü seven; kısacası hepimizin gerçekten var olduğundan şüphelendiğimiz hatta emin olduğumuz bir örgütün kibarlaştırılmış hali.
Kuzey ve Güney Kore'nin barış görüşmeleri yaptığı dönemde geçiyor olay. Gerçekte de öyle görüşmeler var mı bilmiyorum. IRIS bu iki ülkenin ayrı olmasından büyük kar elde ettiği için bu görüşmeleri engelleyecek şeyler yapıyor. Dizinin olayı tamamen bu. Bir yere kadar, ulan diyor insan, bunların egoları tavan yapmış. Dünyayı kendi etraflarında dönüyor zannediyorlar. Ama haklı gibiler. Dünya üzerinde tamamen bölünmüş olan tek ülke orası ve birleşirlerse Asya'nın ekonomik ve politik dengesi yerle bir olacak.
Her neyse, politika konuşmak için burada değiliz.
Kim Seung Woo, Kim Young Chul, Kim So Yeon, T.O.P.
Bu isimler adam gibi kadınlar ve adam gibi adamların isimleri. Dizide hangi rollerde olurlarsa olsunlar kendilerine hayran bırakan insanlar bunlar.
Dizinin sonuna kadar yarısından fazlası şerefsiz çıkıyor. Ama kim ölürse ölsün arkasından ağlatıyor. Kimseyi sevmemezlik edemiyorsunuz.
İlk diziyi hiç hatırlamıyorum, o yüzden ayrıntısına inmeyeceğim. Ama ilk diziye dair söylemek istediğim şeyler var.
Birincisi Kuzey Kore ajanlarını (yani kim Seung Woo ve Kim So Yeon'un oynadığı karakterleri) çok sevmiştim. (karakter isimleri: Park Chul Young ve Kim Sun Hwa)
İkincisi Lee Byung Hun'un poposunun çok güzel olduğunu fark etmiştim. (dar pijamalar giymesi onun suçu, hep böyle yapıyor.)
Üçüncüsü Kim Tae Hee bile bu diziyi berbat edemedi gözümde.
Dördüncüsü: T.O.P yan karakterin cebinde duran yan karakter olsa da kesinlikle büyük iş başarmıştır.

Gelelim IRIS II'ye. İkinci dizi kesinlikle daha genel bir diziydi, yani karakterlerin iç dünyaları daha az yansıtılmıştı. Kesinlikle ve kesinlikle ilk diziye göre daha sağlamdı. İlk dizide sıkılabilirdiniz, ama ikinci dizide sıkılmanıza fırsat verilmiyor. İkinci dizi Kuzey Kore'yle gerçek dünyada iplerin gerildiği zamana denk geldiği için birazcık gerçek olaylar üstünden gitmişti. Nükleer tehdit olayı dizide fazlaca işlenmişti. Bütün dizi boyunca o yuvarlak nükleer silahların peşinden koşup durduk. Tabii herkes başka taraftan gelince Açlık Oyunları'na döndü ortalık.
İlk dizi öyle bir yerde bitmişti ki diziyi güncelden izleyenler nasıl bekledi 3 yıl bilmiyorum. İkinci dizide ne olduğunu anlayınca içten içe böyle olduğunu hep bildiğinizi fark ediyorsunuz, yine de kanıtlanmadan inanamıyor insan. Tam bittiği yerden başladı çok da güzel oldu.
İkinci dizideki çiftimiz Jang Hyuk ve Lee Dae Hee. Ne yazık ki başrol kadın hüsranı IRIS efsanesinin eksi puan alan yönlerinden. İlk dizide abartılı mimikleri olan bir kadını almışlar, fazla kaçınca da mimiklerini estetiğe rehin vermiş(hatta üstüne para bile vermiş) olan bu kadını getirmişler. (Oysa My Girl'de ben bu kadına hasta olmuştum. Ah be, yazık ettin kendine...)
Jang Hyuk'un aksiyon yönünden başarılı, dış görünüş açısından da gayet karizmatik olduğunu düşünsem de oyunculuğu Lee Byung Hun'la kıyaslanamaz bile. Başrol konusunda ikinci dizi nakavt oluyor.
Ancak... Birinci dizide çok sevdiğim yardımcı oyuncuların ikinci diziye de gelmiş olduğunu, üstüne bir de k-pop dünyasından iki yakışıklı adamla bir ton başarılı oyuncunun eklenmiş olduğunu göz önüne aldığımızda ikinci diziye ön yargılı yaklaşmak imkansızlaşıyor. Hadi gelin bakalım kimlermiş bu insanlar.

Yoon Do Joon - Lee Bom Soo - Lee Joon - Baek Seung Hyun ve daha bir sürü adam gibi adam.
Oh Yeon Su - Im So Hyang - Yoon So Yi ve daha bir sürü adam gibi kadın.
Başrol oyuncusu sevmeme sendromundan beni kurtaran iyi, kötü ve sevgili insanlar.
Bir kere dizide LEE BOM SOO var ya! Aktör kelimesinin anlamı olan adamlardan biri o, daha ne olsun yani?
Dizide iyi çocukken başrol oyuncularının inat etmesi yüzünden nefsine hakim olamayıp bir an kötü olacak zannettiğimiz o ikinci çocuk (bu aslında klişe bir karakterdir, ama tanımlaması ne zormuş) Yoon Do Joon'un canlandırdığı karakterdi. Adı Seo Hyun Woo'ydu ve benim izlediğim dizilerin içinde en sevilesi ikinci erkeklerden biriydi. O bakışları, sesi, gülümsemesi... Bayılmamak elde değil.
Dizinin kötüyken iyi olan kızı ise Im So Hyang'ın canlandırdığı Kim Yun Hwa karakteriydi. Ayrıca bu karakter birinci dizideki bayan Kuzey ajanının kız kardeşiydi. İsim benzerliğinden çakmalıydım ama ilk dizideki diğer Kuzey ajanı gelip "Umarım ablan iyidir" demeden anlayamadım hiçbir şey. 
Lee Bom Soo'nun oynadığı Yoo Jung Won karakterinden sonra en sevdiğim karakterler bunlardı.
Kim Young Chul'un oynadığı Baek San karakterinden hiçbir zaman nefret edemediğimi de bu diziyi izlerken anladım. Bu dizinin saygı duyulası insanı odur benim gözümde.
Bir de Ray vardı tabii ki! Ah Ray'i unuttuğuma inanamıyorum!
Amerikalı IRIS üyesi Ray, kendinden nefret ettirmeyen bir diğer şerefsiz.
Onu sevmemin tek nedeni o iğrenç sarı saçlarına rağmen çok karizmatik oluşu değil.
Onu sevdim, çünkü dizinin başrol oyuncusu hafızasını kaybedip IRIS örgütüne alındığında Ray onu sevdi. Kolladı. Ona bakarken gözlerinin dolduğunu gördüm. Onu öldürmek için emir aldığında kafasına silahı dayayıp beklediğini gördüm, vazgeçtiğini gördüm. Garip... Bu derece şerefsiz olan biri, bu derece iyi bir insanı nasıl sever bilmiyorum. Ama Ray sevdi. Ben de Ray'i sevdim.
Bu spoiler'ı verdiğime inanamıyorum ama IRIS'in başındaki adamın yani Mr. Black'in yani güzel lisan Türkçe'de adı Bay Karanlık olan kişinin "Koreli" olması akıllara durgunluk verecek bir egonun eseridir. Beni hayal kırıklığına uğratan iki şeyden biridir bu ikinci dizi için. Diğer şeyse karakter isimlerinin, diğer güncel dizilerden seçme yapılması ve sadece soy isimlerin değiştirilerek kullanılmasıdır. Sanırım senarist olaylarla kafayı çok bozduğu için isimlerle uğraşmak istememiş.
Son olarak IRIS klasiklerini söylemek istiyorum.
  1. Başrol kadın hiçbir zaman yeterince iyi değildir.
  2. Dizinin sonuna kadar kadronun yarısından fazlası şerefsiz çıkacaktır.
  3. Ortalık Macaristan'da sıkılan bir kurşunla karışır.
  4. NSS'ten kopan ajanlar IRIS'e girerlerse onları Akita'da bulabilirsiniz. Hepsini oraya götürüyorlar.
  5. Çoğu insan ölür ve diziye yeterince aklınızı vermişseniz hepsine ağlarsınız.
  6. Dizide asla savaş çıkmayacaktır, endişelenmeyin ve bu dizinin Güney Kore yapımı olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
  7. Mutlaka en az bir tane ünlü şarkıcı yer alır dizide. Bu sizin oppanız olmasın sakın?
  8. Dizide oynayan şarkıcının grubu mutlaka eğlenceli bir müzik yapar dizi için.
  9. Biri öldüyse ve onun cenazesi yapılmadıysa ölmemiş olma ihtimali çok yüksektir.
  10. Başrol kadın sürekli yaralanır ama asla ölmez.
  11. Kuzey Koreli kadın, ajan olsun olmasın, mutlaka başrol çocukla tanışır ve birbirlerine yardım ederler.
  12. Dizi öyle bir değişir ki iki aşığın birbirine silah çektiği bir sahne gelir.
  13. En önemlisi: Dizinin sonunu kaydı yanlışlıkla kesmişler gibi bitirirler ve sanki son sahneyi reklamdan sonra verecekler gibi bir his oluşur. Ama son sahne o kesilen yerdir.
Dizinin sonu yine öyle bir yerde bitti ki sanki dizinin devamı gelecekmiş gibi hissediyorum. Umarım üç yıl beklemek zorunda kalmam.
Benim için tam bir erkek dizisiydi. Erkeksilik akıyordu diziden.
IRIS efsanesinin kendisi kadar efsanevi olan şarkısı Don't Forget ilk dizide Baek Ji Young tarafından söylenmişti (Allah'ım o kadına bayılıyorum.) İkinci dizide ise Sohyang tarafından söylendi aynı şarkı. Tabii ki ilk hali çok daha güzeldi. İkinci dizide çaldığı zaman kadının sesi biraz ince olduğu için sesi kısıyordum.
Dizi biterken, salya sümük ağlıyordum. İki koca dizi izlemişiz üstelik konu bütünlüğü var, e bir zahmet üzülelim değil mi bittiğine. Keşke bitmese, yenisi olsa diyordum ki... Baek Ji Young o muhteşem sesiyle şarkının ilk halini söylemeye başladı. Gel de hıçkırmaya başlama.
Şarkıda der ki: "Aynı gökyüzü, farklı yerlerde olsak da lütfen beni unutma."
Biz IRIS efsanesini asla ama asla unutmayacağız. Umarız yapımcılar da Mavi Kartozu'nun beklediğini unutmazlar.
Mavileyin efendim, pişman olmazsınız. Mavi geceler...

2 yorum:

  1. Ben yeni Kore dizilerine başladım vagabond, descedant of the Sun dan sonra iris1 i bitirdim iris 2 izlemelimiyim emin değilim sizce

    YanıtlaSil
  2. Iris 3 sezon gelsin güzel bir dizi devam etmeli bence

    YanıtlaSil