Kartozlarının Yere Düşerken Çıkardığı Sesler

21 Temmuz 2013 Pazar

Don't Cry Mommy: Mavi Kartozu'nun Megafonu - Kendinize gelin

Bir haftadır arşivimdeki 2007 yılı ve öncesinde yapılan filmleri izlerken bolca aşktan nasibimi aldım. Tam beş tane filmi iki günde izledim, üstelik iki üç damla gözyaşıyla sınırlı kaldı her şey. Güzel bir deneyimdi, tamam. Ama tatmin etmedi beni.
Bir gün orada burada dolaşırken çevirisi yeni çıkmış bir filme rastladım: Ağlama Anne. İsmiyle bile beni kazanabilmişti. Hemen araştırdım, konusu neymiş diye. Çok tanıdık geldi. O kadar tanıdıktı ki tanıtımda yazanları gözümde canlandırabiliyordum, hem de kanlı canlı insanlarla. Birkaç dakika içinde bunun, geçtiğimiz sonbaharda uluslararası yayın yapan Kore kanalı ArirangTv'de gördüğüm fragmanın filmi olduğunu hatırladım. O zaman da çok aramıştım, ama daha Kore'de yeni çıkan bir filmi ben nasıl bulabilirdim ki?
Çevirinin çıktığını görünce hemen indirdim tabii. Bir köşede bekleyecek zannettim, tıpkı geçen yıl hevesle indirip hala izleyemediğim filmler gibi. Ama bir buçuk saat oluşu beni gaza getirdi. Açtım izledim efendim.
Filmde yeni boşanmış bir kadın ve onun kızı var. Kızı (sanırım boşanma yüzünden) yeni bir okula kayıt oluyor. Yeni arkadaşlar ediniyor. Anne-kız gerçekten çok iyi anlaşıyorlar ve boşanma onların hayatlarını etkilemiyor gibi.
(Filmdeki karakter 16 yaşında, ama oyuncu 24 yaşındaymış. Kız benden bile küçük gösteriyor halbuki. Ayrıca kendisini bir türlü beğenemedim.)
Neyse işte bir gün kız okulundaki yeni en yakın arkadaşıyla yürürken bir çocuk görüyor. "Ah ne tatlıymış," der gibi alık alık bakıyor çocuğa.
Arkadaşı da kıza diyor ki "Bakma öyle. O çocuğa bulaşma." Kızın umurunda değil; çocuk sınıfta kalmışmış, serseriymiş. Oralı bile olmuyor. "Ne olacak canım," havasında. Biz seyirci olarak anlıyoruz haliyle. Ama kız anlamıyor.
Çocuk onun sınıfında ve dersten sonra onu yanına çağırıp kızın kendi avucunda olduğuna emin oluyor. Çıkışta kızın çellosunu taşıyor annesinin yanına kadar falan. Kız da tav oluyor.
Hayır, anlamıyorum. Bu suratsız çocuk nasıl olur da bu kadar iyi gelebilir? Kendisi, hiç ödül alamadıkları için beni derinden yaralayan U-KISS grubunun üyesi Dongho'ymuş. Hayranları da onun çok yakışıklı olduğunu düşünüyor. Belki de öyledir. Ama ben bu çocuğun gülümsediğini bir kez bile görmezsem tabii ki bundan emin olamam. Şöyle roller vermeyin idollere sevgili yapımcı-senarist-yönetmen arkadaşlarım, lütfen.
Neyse, sakinim.
Bir gün kız annesi ve kankasıyla birlikte çikolata yapıyor. Çikolataları çocuğa götürecekmiş sözde. Çocuğun adı da çok havalı: Jo Han. Mesaj atıyor, sana vermem gereken bir şey var diyor. Çocuğun cevabı: "Çatı katına gel. Yalnız."
Yalnız.
Yalnız.
Utanmasa üstüne rahat bir şeyler al gelirken diyecek. Ama ah aptal kızım, ah gözünü sevdiğim yavrum bunun farkında değil. Güle oynaya çıkıyor yukarı.
Çikolataları uzatıyor. "Kötü görünüyorlar değil mi?" diyor mahcup mahcup. Tam o sırada rahatsız edici kahkahalar ve küfürler eşliğinde iki uçkuruna düşkün geliyor.
Bundan sonraki sahneyi tahmin ediyor olmalısınız. Bu şerefsizler... Kızın ırzına geçiyorlar. Annesi de o sırada bir arkadaşıyla birlikte, telefonunu duymuyor. Eve geldiğinde yardım et diye mesaj buluyor kızından.
Ama çok geç kalıyor. Polisler arayıp kızınız hastanede diyor, kadın koşa koşa gidiyor. Kız perişan, nasıl olmasın. Daha 16 yaşında, güvendiği hatta sevdiği çocuk ona bunları yapmış...
Dava açıyorlar. Ama çocuklar daha lise öğrencisi. Gencecikler daha. Hatta sütten çıkmış ak kaşıklar. Öyle yazıyor kanunda. 
Serbest bırakılıyorlar. Yalnızca bir tanesi iki yıl denetimli hapis cezası alıyor. Yani evinde hapis yatacak. Anne çıldırıyor. Yeniden dava açmaya hazırlanıyor, kanıt bulmak için çırpınıyor. Hatta kalkıp eski kocasının sevgilisine gidiyor, tanıdığı tek kadın avukat o olduğu için.
Sonra henüz şoku atamayan kıza bu çocuklardan iki tanesi mesaj atıyorlar. Videonu çektik, gelmezsen annene göndeririz diyorlar. Kız gidiyor. İçlerinde Jo Han yok, yalnızca diğer ikisi.
Kız onları basit bir bıçakla titreye titreye tehdit etmeye çalışıyor ama yapamıyor. Tekrar yapıyorlar. Bu kıza yaptıklarını tekrar yapıyorlar.
Kız annesine söyleyemiyor. Ah, aptal kız.
Annesinin alışverişe çıktığı bir zaman gidip bir pasta alıyor. Sonra da bileklerini kesip kendini öldürüyor. Kadının kızı bulup cenazeden sonra evine dönmesi arasında geçen zaman boyunca hep ağladım. Gerçekten sinirlerim bozuldu, üzüldüm, nefret ettim. Eve döndüğü gün, kadının doğum günüydü. Telefonuna gelen doğum günü mesajını hemen sildi.
Sonra buzdolabını açıp pastayı buldu. Pastanın üstünde "ağlama anne" yazıyordu.
Ama asıl olay o pasta değil. Asıl olay kızının telefonuna bakarken o videoları bulması. Asıl olay kızını o halde görmesi. Asıl olay... Bu dünyanın çocuk yetiştirmek için fazla tehlikeli bir yer olması. Anlıyor musunuz?
Bu annenin nasıl kahrolduğunu, ne hissettiğini anlıyor musunuz?
Çevrenizde olan olayların farkında mısınız?
Ben kötü bir insan değilim, ama bu dünyada acı çekerek ölmesi gereken çok insan var. Bunu anlıyor musunuz?
Eğer bunu düşünmek beni kötü bir insan yapacaksa buna da razıyım. Beni anlıyor musunuz?
Gencecik bir kızın başına bunların gelmesine sebep olan insanları serbest bırakan ama onlar gibi insanları öldürülmesini engelleyen yasaları anlamıyorum. Siz anlıyor musunuz?

Bu bir farkındalık filmi. Bu yüzden kısacık, hızlı ama etkili. Tıpkı şah damarınıza ışık hızıyla batırılan ufak bir bıçak gibi. 
Sonunda neler olduğunu anlatmıyorum, elbette kadın o görüntüleri bulduktan sonra bitmiyor film. Devam ediyor, olması gerektiği gibi. Ama diyorum ki oturup izleyin; sizi ağlatmasını, sinirlerinizi bozmasını umursamadan. Yalnızca izleyin. Bazı şeylere katlanmazsanız, hissetmezseniz anlayamazsınız. Lütfen anlayın. Fark edin.
Peki, Mavi Kartozu bunu bir filmle mi fark ediverdi? Hayır, hep farkındaydım. Ama bu film bana sesimi duyurabileceğim bir yerim olduğunu hatırlattı. Bu film elimdeki magafonu görmemi sağladı. Bir mikrofon ve dev gibi hoparlörler değil belki, ama en azından kendi sesimi yalnızca kendim duymayacağım. Onların sesini yalnızca kendim duyuyormuş gibi hissetmeyeceğim.
Kendinize gelin. Bu dünyada mavi olmayan çok şey olduğunu düşünecek aklınız varsa, onlara dokunup maviye boyayacak gücünüz de vardır. Bunu fark edin. Belki sizin elinizin altında o dev hoparlörlerden vardır. Hiç yokladınız mı?

Mavi gözyaşlarıyla, mavi geceler diliyorum.

8 yorum:

  1. Filmin konusu benimde dikkatimi çekti.Ama ben bu kızın aşık olduğu çocuğu hiç evmedim.Şu tipe baksana öküzün trene baktığı gibi bakıyor.Gece görsem korkarım :D Kız da fazla safmış ama.Ah neyse en iyisi önce izleyeyim.Bir şey sorucam bu çocuğun onu gerçekten yakışıklı bulan hayranlarımı varmış yoksa ben mi yanlış anladım.Normalde böyle değildir umarım.Yine gece gece gözlerini feda edip bizlere böyle mavi mavi yazı bir yazı yazdığın için tişikkirlir.Şu yorumlarımı kısaltmayı öğrenmeliyim.Destan yazıyorum,susmayı bilmiyorum.Biri beni durdursun.Ah tamam bu sefer sustum.Bir,iki,üç TIP (Neden tıp?Bence hukuk daha iyi olurdu):D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Efendim öncelikle söylemeliyim ki çocuk gerçekten hoşmuş. Hafif hafif gülümsediğinde gerçekten iyi. Ayrıca bu çocuk kabadayı rollerine gidecek türden gözüküyor, oyunculukta yolu açık olsun diyorum.
      Yine gözlerimin kıymetini bildiğin için ben teşekkür ederim. Destanlar için de teşekkürler. (Mühendislik daha iyi bence.)

      Sil
  2. Yok ben mühendislikten nefret ederim.Ne iş yapıyorlar.Su işleri mühendisi ne abi?Balık mı tutuyorlar acaba? :D

    YanıtlaSil
  3. romantik veya aile türü bir filmden bahsettiğini sanarak başladım okumaya. "Utanmasa üstüne rahat bir şeyler al gelirken diyecek." kısmında bayağı güldüm. sonra ciddileştin, ben de ciddileştim. söylediklerinin hepsinde haklısın. duygu ve düşüncelerini paylaşmakla beraber, izlerken hissedeceklerime dayanabilir miyim bilmiyorum. yine de harika bir yazı olmuş. ayrıca lütfen mühendislerimizi ezmeyelim. bir erkeğe beş erkeğin düştüğü okullarda çalışıp çabalayan geleceğimizin pırıl pırıl gençlerine destek verelim. sosyal mesaj da verdiğime göre artık gidebilirim. mavi haftasonları~

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dayanabildiğin yere kadar izlemelisin derim. :) Sosyal mesajı aldığımıza göre haftasonumuz mavi geçecek, teşekkürler. :)

      Sil
  4. Bu filmi geç farketmek beni üzse de izlemeye cesaretim yok. Bu filmde çıldırırım. Yine de bir şey sormak istiyorum. Sonunda herkes ölecek mi?

    YanıtlaSil