Kartozlarının Yere Düşerken Çıkardığı Sesler

4 Ağustos 2015 Salı

Mavi'nin Evleri

Selam dostlar.
Size buraya bahaneler sıralamaya gelmedim. Açık açık adam gibi oturup konuşmaya geldim.
Son bir yıldır sıkça belirttiğim gibi "ben iyi değilim". Bunu duymaktan -ya da okumaktan mı demeliyim- sıkılmış olmalısınız, biliyorum. Ama böyle başlamayan bir güncel yazarsam eksik kalacakmış gibi hissediyorum. İyi olmadığımı göz önünde bulundurarak okuyunuz.
Kendimi bildim bileli üzülmeye her zaman meyilli biri oldum. Her kelimenin altında başlı başına bir cümle olduğunu düşünerek, satır aralarını okumaya çalışarak, kendi kendime kuruntu yaparak büyüdüm. Ve gerçekten açık sözlü olacağım, bireyi sevebilsem de toplum olabilen insanı hiç ama hiç sevemedim. "İnsan"a karşı sabrım gerçekten çok azdı her zaman.
Bu yüzden okumayı öğrendiğimden beri gerçekten "okur"um ve yazmayı öğrendiğimden beri de "yazar"ım. (Bozuk el yazımla yazdığım ilk hikayemi hala saklarım hatta, çocuklarım okumayı söktüklerinde ilk okutacağım şey o olacak derim hep.) Kendi insanlarımla sabrımı sınarım, böylece kapıdan dışarı adım attığımda gördüğüm gerçek insanların yüzüne tükürmeden yürüyebilirim. 
Bilirsiniz gerçekten okur yazar olan insanlar, düşünürler ve düşünmek de insanı yalnız olmaya içe kapanmaya iten bir şeydir. Çünkü düşünmek; çocukken bilmediğimiz şeyleri öğrenmek, gerçekleri görmek demektir yavaş yavaş. Bu dünyanın iki yüzü vardır ve düşünenler karanlık tarafına, düşünmeyenler aydınlık tarafına bakarlar.
Ben son zamanlarda karanlık tarafa baktığımı hissediyorum. Bakın, "ben çok biliyorum çok düşünüyorum çok iyiyim yazarım aferin bana şak şak" demiyorum. Demem de. Çünkü benim bildiğim hiçbir şey yok ve buna rağmen böylesine yük hissediyorum omuzlarımda. Bazen keşke düşünmeseydim diyorum. "Cahillik mutluluktur" deyiminin doğruluğunu iliklerime kadar hissediyorum, üstelik şu koca dünyada bilinmesi gereken şeylerin sayısına kıyaslandığımda kör kütük cahilken.
İşte bu yüzden ben hiçbir zaman tam anlamıyla "iyi" olamadım.
Sonra en iyi olmadığım dönemde, yetişkinliğe adım attığım dönemde, kendi kendime öğrendiğimi sandığım ama muhtemelen hiç öğrenemediğim o acımasız hayata adım atmaya hazırlandığım dönemde ayağımı kaydırmaya çalıştılar. Çöz dediler, bunlar testlerin. Ezberle dediler, bunlar kafana sokman gerekenler. "Delir Mavi, çünkü delirmeden atlatamazsın."
Delirmedim dostlar, korkmayın. Şükürler olsun aklım hala başımda. Sadece hala çok öfkeliyim. İplerimin inceldiği bir zamanda kopması için hazırlık yapan düzene isyan etmek istemiyorum, isyan etmek bir işe yaramıyor zira. Ama çok öfkeliyim. Çok.
Benim insanlara karşı ezelden beri az olan sabrım, tükenmek üzere. Barajın altında kaldı! Çünkü ben o sabrı bir gece ders çalışırken acıkıp yedim dostlar.
Şimdi başkalarının yazdığı hayali insanlara bile, hatta kendi yazdığım hayali insanlara bile sabır yetiştiremez oldum, gerçek insanlara nasıl yetiştireyim?
Kitaplara küstüm; eh kitaplara küsen kalbim kalemimin ucunu kırıverdi sinirinden, o yüzden kendi kelimelerimle de aram limoni. İzlemiyorum hiçbir şey. Ve tüm bunların dışında ben artık konuşamıyorum bile.
Yani anlayacağınız dostlar... Ben iyi değilim.
İyi olmam ne kadar sürer bilmiyorum, ama çabalıyorum. Tüm gücümle ayağıma bağladıkları yüklerden kurtulup su üstüne yüzmeye çalışıyorum, gerçekten. Biraz ters gidiyor işler gerçi.
Okumaya çalışıyorum - ama sevgimi geri kazandıracak bir kitap seçemiyorum.
İzlemeye çalışıyorum - ama sevgimi geri kazandıracak bir dizi seçemiyorum.
Yazmaya çalışıyorum - ama eski kalemim varmış gibi davrandığım için doğru kurguları seçemiyorum.
Ama yapacağım! Yapabilirim. Bu çok ağır bir darbe olabilir, ama ben de üflesen uçacak kadar hafif değilim. Savaşıyorum.
Bu süre boyunca bu blogun aktif olabilmesi için de savaşıyorum. Çünkü gerçekten aktif olmasını istiyorum, kafamda bir sürü plan var. Henüz savaşı kazanmadığım için çok sık güncel bırakamıyorum ama hep buradayım, çıkamıyorum blogtan.
Her şey daha güzel olacak söz veriyorum. *blogun duvarlarını okşar*
Geçenlerde kalemimin ucunu yavaş yavaş açmak için tek bölümlük bir hikaye yayınladım wattpad üzerinden. (Evet, sonunda korkumu yendim.) 

İşte burada hikayemin kısa yolu. Orada arada bir böyle kısa hikayeler yayınlamayı düşünüyorum, eğer ilgilenirseniz takip edebilirsiniz.

Aynı zamanda sevdiğim şarkıların çevirisini yaptığım kendi kendime eğlendiğim bir adet yutub kanalım var, ilgilenirseniz sizi buraya alacağım: Mavi Kartozu - Youtube
Tüm çılgın fangirllüğümü akıttığım bir Twitter hesabım var ama takip ettikten sonra pişman olabilirsiniz yine de başlamışken onu da buraya bırakacağım: Mavi Kartozu - Twitter
Belki arada hal hatır sormak isterseniz gizlice diye bir adet: Mavi Kartozu - Ask.fm
"Kendi reklamını yaparken utanmıyor musun Mavi?" Hayır efendim, ben kendi reklamımı yapmıyorum sadece diğer adreslerimi gösteriyorum size. Kim bilir belki canınız sıkılır iki lafın belini kırarız beraber. Ben basit bir insanım fazlasını düşünmeyin.
Oh be.
Günlerdir, haftalardır içimde tuttuğum şeyleri sonunda söyleyip içimi döktüm. Okuduğunuz için teşekkür ederim sayın hayaletim.
Biliyorum, herkesin kendine göre savaşları var. Umarım siz de kendi savaşınızdan en az yarayla ve muzaffer olarak çıkarsınız. Yapabileceğinizi biliyorum.
Her şey mavi olsun, bastırın!
Bu güncelin şarkısı pek sevgili Okdal'dan geliyor. Bugün de iyi iş çıkardınız millet!

3 yorum:

  1. Şey ne diyecegimi tam bilmiyorum...
    Güçlu ol Mavii! Burada seni seven hayaletlerin var!^^
    Sana Masmavi mutlu bir gün dilerim!!^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim! Ben de onları seviyorum ^^ Mavi geceler ~

      Sil
  2. Yada güçlüymüş gibi gözükmek zorunda değilsin içindekilerin dökmenin (kusmanın) bir yolunu bul ben olsaydım kimsenin olmadıgı bir yerde gözyaşlarım akana kadar bağırırdım! Sende öyle yap MAVİ belki
    elimden birşey gelmez ama yüregim seninle kendine iyi bak unni

    YanıtlaSil