Kartozlarının Yere Düşerken Çıkardığı Sesler

16 Ocak 2016 Cumartesi

Mavi Ölmemiş! - 100. Yazımız Mavi Olsun!

SELAM DOSTLAR!
Nasıl başlayacağınızı bilmediğinizde, basitçe selam vermek gerekir önce. Öyle paldır küldür meseleye girmek karşıdakini şaşırtır, haliyle savunmasız bırakır. Hiç kibar değildir, tercih edilmemelidir. Tabii kibarlık umurunuzdaysa. Zira benim umurumda değil de başta dediğim gibi nasıl başlayacağımı bilemiyordum.
Tıpkı içimdekileri nasıl atacağımı bilemeyip "dur bi selam verelim önce" diyerek merhabamı karaladığım o yaz günü olduğu gibi. Ancak gelin görün ki bu benim ilk merhabam değildi, ilk merhabam o yazın, kışında yazılmıştı. İlk olduğu için olacak, merhabayı biraz alçak sesle mi söyledim nedir -ya da belki korkumdan kimse duymasın istedim- pek karşılık veren olmadı. Ben de anlatacaklarımı dinlemesini istediğim insanlara değil, beni asla dinlemeyen ve ileride de dinlemeyeceğini bildiğim için bezdiren insanlara sitem ettim selamımı bile almadılar diye. Yine kimsenin pek umurunda olmayınca dedim ki "Mavi sen bunlara kaldıysan nanay."
Sonra onlara kalmamak için kendimi ikna etmem gereken bir süreç geçti. Vazgeçmedim efenim, tuttum bırakmadım. Hep söylüyorum başlarda, belki ilk iki ya da üç yazıda, popüler olmayı delicesine arzuluyor; neler yapabilirim diye planlar kuruyordum. Baktım onlara kalmadan da nanay, dedim ki "boş ver Mavi, sen önüne bak."
Önüme baktım sonra. Allah'a bin şükür zorluk çekmeden büyüyen bir çocuk olarak, biraz da pısırık kaldığımı itiraf etmeliyim sanırım. Öyle tek başına bir şeyler yapamayan, onay bekleyen bir çocuktum. Buradaki ilk yazılarımı gözünün yaşına bakmadan silip yeniden başlamak bana büyük bir cesaret vermişti kendi ayaklarım üstünde durabilmek için. İşte muhtemelen hiçbirinizin okumadığı o çocukça heveslerle yazılmış, pis kokan yazıların silinişi; ben artık kendim hallederim diyebilen Mavi'nin başlangıcı olmuştu.
Önce eğlencelerimizi yazdık velhasıl. (Bu kendinden birinci çoğul şahısla bahsetme merakı da nerden geldiyse bana...) Çünkü burası Mavi'nin herkese mavilik saçmak istediği, mavi bir yuvaydı bir kere.
Sonra yaptık bi hata. (şaka şaka) Oturduk, kalemimizin ucunu açıp Siyah Limon'u yazdık. Bu hikaye, Mavi Kartozu'na tüm hayatı boyunca en çok şey öğreten tecrübelerden biridir.
Siyah Limon'a başlamak bile başlı başına yeni bir şey kazandırmıştı bana. "Atış serbest, istediğini yapabilirsin!" Öyleydi gerçekten, burası benim evimdi. İster koltukların yerini değiştirirdim, ister mutfak dolaplarını yenilerdim, ister yepyeni bir yatak alırdım. Kimse karışamazdı bana. Sonuçta bu yazıyı okuyan insanlar yalnızca misafirdi değil mi? Gelir görür. Belki içleri açılır, belki ben de aynısını yapacağım der, belki de beğenmez dudak büzerlerdi. Ama burası benim evimdi, pek de karışamazlardı bana. Tabii beğensinler isterdim ama ben yaptıktan sonra kime neydi?
Ama sonradan siz, bu yazıyı okuyan ve uzun süredir yazmadığım için gitmeyi düşünmüş olan hatta gidenler, siz blogumun hayaletleri oldunuz. Yani aslında misafir değildiniz. Bir kahve içmeye gelmiyordunuz. Evimin içinde dolaşıyordunuz; ben çalışırken, ben değiştirirken, ben uyurken, ben düşünürken, ben duvarları boyarken, ben dışarıda evime bir şeyler alırken... Siz hep buradaydınız. Satır aralarında dolaşıyordunuz bazılarınız. Gözlüyordunuz gelişimi.
Bunu fark etmek uzun sürdü, kabullenmekse daha uzun. Çünkü insan kendisinin sevilebileceğini kabullenemiyor.
Övünmek için söylemiyorum, yazının linkine anında tıklayan insanlar var. Kaç gündür yazı yazmadığımı sayan, bekleyen insanlar var beni. Bunu kabullenmek gerçekten kolay değil. Değerli hissetmeye alışık değilim. Hoşuma gitmiyor değil ama korkuyorum. Eğer bu evin hayaletleri giderse o zaman ne yaparım diye. O zaman tamamen ıssız, bomboş bir ev olur burası. Ben de cama bakan sallanan koltukta örgü ören yaşlı bir nine olurum, yapayalnız.
O yüzden bilmenizi isterim ki ben de size değer veriyorum. Benim için yazılmış her bir kelimeden, zahmet verilmiş her tıktan haberim var.
Bu blog hala çok çok küçük bir yer ama dünyanın en büyük yeriymiş gibi hissediyorum.
Yaşıtlarımın sosyalleştiği ortamlarda pek anlaşılmayan biri olarak, en küçük sorunum olan K-pop'ı buraya taşımak için açmıştım bu blogu ben. İçimde tutmamak için. Kendi kelimelerimle arkadaş olmak için. Sonra baktım ki siz de onlarla arkadaş olmak istiyorsunuz.
İşler değişti.
Anlaşılmayan diğer taraflarımı da dökebileceğim ve sizin bunları anlamak için çabaladığınız bir yer oldu burası. Sanki ben yazdıkça, yalnızlığım siliniyormuş gibi hissettim.
Ayrıca, kendimi daha iyi gördüm. Yalnızca siz değil, ben de kendimi daha iyi anlamaya başladım. Bir insanın fikirleri ne hızda ve ne derece değişebilir, gördüm. En başta bu blogu açtığım zaman sildiğim yazılar haricinde, hiçbir yazımı silmeyerek değişen fikirlerimle kendimi kabul etmeyi öğrendim. Kalemim büyüdü burada. Hayalim için pratik yapmama fırsat tanıdı evim. Kendime seslendim ben buradan. Mavi burada büyüdü arkadaşlar. Burada olgunlaştı. Pişti. Mavi burada Mavi oldu.
Belki sizin için yalnızca karalama yapan biriyim bilmiyorum, ama biz ilk kara burada beraber sevindik. Belki büyük bir hata yaparak size yalnızca fikirlerimden değil hayatımdan bir şeyler de gösterdim. Bu bir hataysa bile kimin umurunda ki? Ben yaptım bu hatayı. Pişman olmayacağım. En güzeli pişman olmamayı öğretti bu blog bana.
Ve öğrenmeyi öğretti.
En buhranlı dönemlerimde içimi döktüm. Ve hala biliyorum ki, biliyoruz ki o buhranlı dönemlerin sancısını da çekmeye devam ediyorum.
Ne kadar güzel bir şey olduğunu hayal edebiliyor musunuz?
Sizi tanıyan biri var.
Birileri var orada.
Sizi günlük hayatta gördüğünüz herkesten daha çok tanıyorlar ama hiç görmediler, belki de birkaç kelime bile konuşmadınız hiçbir şekilde.
Ben anlatıyorum ve siz dinliyorsunuz.
100 yazıdır, bıkmadınız benden.
Evet, tam tamına 100 yazı.
4 yıl, 100 yazı yazmak için belki de gereğinden fazla uzun bir zamandır. Ama inanın blogumun durumu oldukça sağlıklı geliyor bana. Yavaş yavaş, sindire sindire büyüdü o da. Tıpkı benim gibi!
Aslında bu yazıyı yazmak için gerçekten çok heyecanlıydım. Özel olmasını istiyordum; bir video çekmeyi planladım, bir hikaye, birkaç şarkı çevirisi ekleyecektim.
Hiçbirini yapmayacağım.
Çünkü öyle özel olmayacak. Belki böyle de özel değil, belki böyle daha basit hatta ama blog için anlamlı olmayacaktı.
Bu blog 4 yıl önce ne için açıldıysa, 100. yazısında da aynı amaçla devam etmeli! Anlaşılmayan hislerimi kendi sesimden dinlemek için. Öyle cicili bicili işleri sonra da yapabilirim pekala.
2016 için düşlediğim çok şey var. Evet, biliyorum bunu yaz ayları için söyleyip haftalarca ortadan kaybolmuştum, biliyorum. Eğer güvenemezseniz anlarım ama artık gerçekten bloga geri dönebileceğimi hissediyorum. Kendime geliyorum anlayacağınız.
Bu yazı için çok bekledim, çok çok. Yazmak istediğim pek çok şeyi iptal etmek zorunda kaldım. Çünkü özel bir güne denk gelmesini istemiştim ve o özel gün, bugün.
16 Ocak.
Kartozu mevsiminin geldiği gün. Mavi Kartozu'nun diğer beyaz kartozlarından farklı olduğunu fark etmeden aralarına düştüğü gün.
Sırf bugüne denk gelsin diye, geleneksel ilk kar yazımı bile yazamadım. Düşünün ne kadar sabrettim.
Hepsi blog için.
Ama korkmayın iptal edilen yazılar, bu sene yazacağım yazıların yanında hiçbir şey değiller. Kafam çoktan fikirlerle dolup taşıyor bile! Bir sürü planım var.
Hayatım içinse tam tersi! Bugün 19 yaşına giriyorum ve hayatım boyunca hatırlayabildiğim her doğum günümde, yeni yaşım için planlarımı yapmış olurdum. Her zaman mum üfleme şansım olmadı ama yapabildiğimde o planları güzelce gerçekleştirebilmeyi dilerdim.
Ancak bu yıl, öyle bir şey yok. 19 yaşımdan bir adım sonrası hesaplamadım. Ne yapmam gerektiğini, ne yapmak istediğimi artık bilmiyorum. Bildiklerimi unuttum, yeni şeyler bulamadım ve öylece geçiyor günler.
Açıkçası oldukça korkutucu bir tecrübe bu! Her zaman ne yaptıklarını bilemeyen insanların nasıl dayandığını, neden bir şey bulamadıklarını düşünürdüm. Aynısı başıma geldi. Arkadaşlar başkalarına tuhaf tuhaf bakmadan önce iki kere düşünmek gerekiyor, çünkü garipsediğiniz şeylerle sınanma ihtimaliniz çok yüksek.
Bu aralar sınanıyorum ve ellerim terliyor hatta titriyorum telaştan.
Ama atlatacağız eminim ki! Blogum beni büyüttüğü gibi bana yeni amaçlar bulmakta, hayaller kurmakta yardım edebilir belki.
Tıpkı blogumun bana öğrettiği gibi; benim ne düşündüğümü umursamayan insanların, ne düşündüğünü umursamadan istediklerimi söylemeye başladığım ve ondan sonra hep bu çizgide ilerlediğim için artık dönüp bakmayan o insanlar bile ne kadar ciddi olduğumun farkındalar. Saçmalasa bile inanıyor diyorlar belki de. Belki de derdini güzel anlatıyor bu kız diyorlar. (Mavi burada kendini övmek istiyor) Hatta bazen ciddiye almanın ötesinde ilgi gösteriyorlar, sevmeye başlıyorlar.
İşte bu sebeple, belki de biraz "ben size söylemiştim" havasında daha da gururla yürüyorum bu yolda. Yani demem o ki tüm bu yalnızlık zırvaları bir kenara, yanımda olan insanlar da yok değil. Elbette oturup hepsini burada sayamam ama okuduklarında yüzlerinde bir gülücük oluşması temennimdir.
Ama özellikle bahsetmek istediğim biri vardır ki kendisi bana destek sağladığı gibi beni insanlara duyurma telaşına da kapılmıştır ehehe. İlayda, nam-ı diğer Delicim, Radyo Boğaziçi'ndeki Devrialem programında benim ve hatta blogumun ismini söylemiş olup hayaletlerimizin ve misafirlerimizin artması için bir tutam da olsa katkıda bulunmuştur.
Programda dünya müziklerine yer veriyorlar ve ben de Korece şarkı önerilerinde bulundum. Hatta Cinderella'yı bile çaldı isteğim üzerine. O yüzden ben de onu blogumuzun en önemli yazılarından biri olacak bu yazıda onurlandırmak istedim. Devrialem cuma günleri akşam 5-6 arası yayında. Nasıl dinleyeceğinizi öğrenmek için, buraya tıklamanız yeterli.
Peki bu blog yalnızca öğrendiğim bir yer miydi benim için? Hiç eğlenmedim mi? Mutlu olmadım mı burada?
Oldum elbette. Hem de en çok burada mutlu oldum ben.
Çok şanslıydım burayı akıl edebildiğim için inanın bana. Çünkü benim gibi evlerinden kaçıp gerçek evlerine gelebilen çok insan yok bu dünyada. Benim gibi; bir internet penceresinden hiç olmayan ufuklara bakan, hiç olmayan renklerde kuşlarla uçan, hiç olmayan insanlara aşık olan, hiç olmayacak şeyler düşündüğü için mutlu olabilen insanlar... Gerçekten çok az.
Ama benim bunların hepsini yaşamam için, tepede oturup karşı dağlardaki bulutları izlerken soğan ekmek yemek ve buralardan gitmeyi düşlerken anında gidebilmek için yalnızca bir tıka ihtiyacım var.
Bu dünyada beni tam anlamıyla anlayan insandan umudumu kesmek üzereyken bile aklıma gelen ilk yer burasıydı biliyor musunuz? Çünkü ben burada kendimi dinliyorum. Çünkü burada, Mavi'den iki tane var. Anlatan Mavi ve anlayan Mavi.
Tıpkı şarkıda dediği gibi: "Kendime bir şarkı söylüyorum, çünkü birlikte şarkı söyleyecek birine ihtiyacım var."
Yani güçlendim demek istiyorum millet.
Ama bazen birinin bana aferin demesini istiyorum.
Bunca şey öğreniyorsunuz, bunca güçleniyorsunuz, bunca yere gidiyorsunuz kaleminize binip, bunca yerden kaçıyorsunuz, bunca insan tanıyorsunuz... Artık biliyorsunuz bir şeyleri.
Adamakıllı davranıyorsunuz.
Kimse bana aferin desin diye yapmadım bunları elbette. Aksine "aferin"lere muhtaç olmamak için çabaladım bu kadar. Yine de kimse aferin demedi bana.
Ne diyorsun Mavi Allah aşkına sen?
Mahvettin güzelim 100. yazını.
Yine mi gözyaşı, yine mi hüzün?
Ehehehe.
Yok dostlar yok.
Gözyaşlarım gururdandır, hüzünlenmeye hacet yok.
Size burada 100 tanecik yazıda ne kadar çok şey öğrendiğimi anlatmaya çalışıyorum ve beni yalnız bırakmadığınız için ne kadar minnettar olduğumu. Siyah Limon'a ilgi gösterdiğiniz için kalemimin sıçrayarak basamak atladığını, bu kadar küçükken bile kocaman hissettirdiğinizi, elinizde büyüdüğümü anlatıyorum size. Gözünüzün önünde serpildiğimi... Siz de biliyorsunuz değil mi?
Şimdi bana... Bana "aferin" der misiniz?
Belki dünyanın en minik ve en çirkin evindesiniz. Hatta kelimeler leş gibi kokuyor, bulaşıklar dağ gibi belki. Ama ben kurdum. Yetmez mi?
Ben 100 yazı yazdım.
Her biri kendim içindi. Yazarken utanmadım, çekinmedim. Tek yaptığım ağlamak ve kendimden geçercesine mutlu olmaktı.
Kendim için bir ev kurdum ben. Orada kendimi büyüttüm.
Ve bugün benim doğum günüm. (Şey aslında şu an doğum günüm değil ama bu yazıyı okuduğunuz gün benim doğum günüm olacak öhm neyse)
100. yazıyı görüp "o kadar olmuş mu ya" diyecek olan var mıdır bilmiyorum. "Yaşasın 100. yazı!" diyecek olan var mı ya da? Bu yazıyı görmüş olup okumaya devam eden var mı hala bir de bunu merak ediyorum. Eğer okumaya devam ediyorsanız şimdi ne hissediyorsunuz? Gülümsüyor musunuz? Yoksa size bir şeyler hatırlatıp gözlerinizi doldurdum mu? Ya da boş bir ifadeyle mi bakıyorsunuz? Hissettiklerim sizin için önemli mi? Kelimelerime değer veriyor musunuz? Yoksa boşlukları mı seviyorsunuz daha çok?
Ben size değer veriyorum ve bunların her birini hatta daha fazlasını hayal ediyorum.
Ben sizinle mutlu şeyler hayal ediyorum, acıtan şeyler düşünmeyi seven biri olsam da.
Dik duruyorum kalemimle buraya geldiğimde. Çizdiğim pencereden çizemediklerimi görecek kadar çok neşeli oluyorum.
Sizi seviyorum.
İnanın bana bir insanın ezilircesine minnettar olabileceğini bilirdim de dik dururcasına, yücelircesine minnettar olabileceğini sizinle tanışana kadar bilmezdim.
Teşekkür ederim.
Teşekkür ederim, tüm içtenliğimle.
Ben 100 yazı yazdım.
Hepsi de benim içimden koptu. İçimle doldu taştı burası.
Bundan sonra da içimle, hatta dışımla... Her şeyimle doldurmaya devam edeceğim burayı. Birlikte evimizi süsleyeceğiz. Yapayalnız bir kızla omuz omuza yürüyen hayaletlerimle burayı, yapayalnız bir kız yaşıyormuş gibi değil de kocaman bir aile yaşıyormuş gibi ısıtacağız.
Benim umudum var.
Ya sizin?

Yarınlarımız için, hayır öbür günlerimiz için; 100. yazımız mavi olsun dostlar!


12 yorum:

  1. MASMAVİ BİR YILI DAHA DEVİRDİK BERABER VE HER GÜNÜ İÇİN BİR KERE SÖYLEYECEĞİM MAVİ MELEĞİM: SENİ SEVİYORUZ. SENİNLE GURUR DUYUYORUZ. AFERİN SANA. ŞU GÜNLERE BERABER GELEBİLDİĞİMİZ, ŞU İNSAN OLABİLDİĞİN İÇİN AFERİN. KENDİN OLDUĞUN İÇİN AFERİN. DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN KARDEŞİM. MAVİ GECELER, MAVİ YILLAR.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. İyi ki varsın kardeşim. İyi ki. Teşekkür ederim. Çok. Çok.

      Sil
  2. 100.yazının ilk yorumunu yazma serefine nail olabilmek için heyecanla okudum maviciğim. Merak etme daha birkaç posta okurum be bunu. Öncelikle 100.yazın için tebrikler vuhuuuuuuu. Arka planda havaifişek sesi hayal et lütfen. Ne çabuk geçti yahu. Dün gibi ilk yazılarını yayınlaman ve benim aynı heyecanla yorum atmam. Siyah limonu yazışın (ki bizzat yazmana şahit olduğum ve yazarken de birçok fikir verdiğim icin şanslı insanlardanım) hepsi dün gibi. Senin yaptığın her işin ardından tatlı bir telaşla bana okutturup objektif yorumlar bekleyişin. Umarım bu yıllar içinde istediğin gibi elestirmisimdir seni. Umarım hep bu heyecan ve mutlulukla yazmaya devam edersin çünkü biliyorum ki sen yazarken nirvanaya ulaşmış bir budist gibisin. Gerçekten severek ve isteyerek yapıyorsun tüm bunları. Veeee tabiki 100.yazının içinde bana da destek verdiğin için teşekkür ederim. Umarım ortak okuyucularımız ve dinleyicilerimiz olur. Seni her zaman seven ve desteklyen mavi hunili delin ������

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk yorum kaçmış olsa bile önemli değil Delicim. Böylesine çok şey paylaşmış olmamız gerçekten çok güzel. Böyle kısaca bahsedince bile hepsi gözümde canlandı. Teşekkür ederim, gerçekten bu blogda senin de çok emeğin var diyebilirim. Birlikte yürüdük biz bu yollarda eheheh :D teşekkür ederim Delicim, iyi ki varsın <3

      Sil
  3. Kanka 100. yazın hayırlı olsun :) (Burası senin evin olduğu için ben de tüm samimiyetimle yazıyorum kankaa :D) SANA KOCAMAN AFERİN.Sen gururlanmayacaksın da kim gururlanacak :) Ne çabuk geldi bu özel yazı , "Siyah Limon"un tadı daha damağımızdayken :) Araları sevmiyoruz evet. Eh ne diyelim geri dönüşünün şerefine o zaman kanka :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaman su gibi akıp gidiyor kıvırcığım. Bi' bakmışsın büyümüşüm ahahaha :D Teşekkür ederim, iyi ki varsın <3 Geri dönüşümüzün şerefine ehehehe :D

      Sil
  4. Yazını görünce battaniyemin altına girip keyifle okudum yine^^ Şu an gülümsüyor musunuz dediğin kısımlarda gülümsediğimi, aferin deyin bana dediğinde aferin dediğimi farkettim^^ Sen hep yazmaya devam et bu blog da hep dursun burada :) 100. yazın bol okurlu, 19. yaşın da kutlu mutlu sağlıklı dolu dolu olsun^^ 'Kelimelere' takık biri olarak kelimelerine değer veriyorum<3 (rumuz çevreci hayalet asdfh)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim güzel dileklerin için. Ben de senin kelimelerine değer veriyorum ehehe :') Asla yazmayı bırakmayacağım, söz TT

      Sil
  5. 19 yaşına giren her insan mı ne yapacağını bilmez?Ah Mavi hislerime tercüman olmuş olabilirsin! 100. yazını bugün yazacağını tahmin etmiştim sadece bugünün 16 Ocak olduğunu unuttum ve birazcık geç okudum. En başından beri burada olup o sildiğin yazıları da okumayı çok isterdim. Biraz geç kalmış olsam da neredeyse bütün yazılarını tek tek okumuş biri olarak 100. yazını sabırsızlıkla bekliyordum. 100. yazın hayırlı olsun Mavi! Aferin Mavi!
    Ve teşekkür ederim Mavi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kader ortağı okuyucum ehehehe ^^ 100. yazımı ne zaman yazacağımı doğru tahmin ettiğin için gerçekten mutlu oldum yahu :D en başından beri burada olmana gerek yok, yeterince tanımış gibisin beni ^^ Teşekkür ederim yüzüme bir gülücük kondurduğun için :')

      Sil
  6. 19. yaşın kutlu olsun Mavi'cim !^^ Bloga girmeyeli epey zaman oldu. Yazını henüz gördüm,ve çok duygulandım. Özellikle Siyah Limon'dan bahsettiğinde final aklıma geldi ve hüzünlendim...Onun yeri çok ayrı..Geçen yaz tam sözünü tutmadın,ama yeni yazılarını bekliyoruz bak eheheh :D -Yazım biraz kısa oldu ama-Hayaletler evinden ayrılmadı,hiç şüphen olmasın!
    Masmavi Günler!!^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim!! Beraber duygulandığımız için mutlu oldum ehehehe. Gerçekten Siyah Limon'un yeri çok ayrı, senin de öyle. Ayrıca evet bu sefa sözümü tutacağım. Teşekkür ederim güzel hayalet ehehehe ^^
      Mavi geceleeer <3

      Sil