Kartozlarının Yere Düşerken Çıkardığı Sesler

15 Aralık 2016 Perşembe

Korkuyoruz öğretmenim - Korkak Mavi #3

Selam dostlar.
Ben korkuyorum.
Ve bu yazı ne hakkında olacak bilmiyorum, ama yazmadığım zaman içimde olup bitenlerden de korkuyorum. Hadi birlikte ne saçmalıklara yelken açacağımızı görelim.
Yakında 20 yaşına gireceğim ve bundan ne kadar korktuğumu bir ben bir de Allah biliyor. 19 yaşına girmeden önce de "19'dan bir adım sonrasını göremiyorum, belki de yoktur" yazmıştım. Size mi yazdım, yoksa günlüğümün bir köşesine mi hatırlamıyorum. Bu cümle cana gelirken gerçekten göremiyordum bir adım sonrasını. Ama şimdi, 20 yaşıma girmeme bir tutam kalmışken önümü çok iyi görebiliyorum ve bu önümü görememekten daha korkunç geliyor.
Hayat korkutucu aslında, bunu asla kabul etmek istemesem de böyle. Hayatı asla bir dost olarak görmedim, bu yüzden ondan daha korkutucu olmam gerektiğini hissediyorum. Böylece onu korkutup kendime daha kolay bir yol çizebilirim.
Söylerken bile aptalca geliyor. Gerçi bunun aptalca olmayan bir yolu yok. İnsanların bu hayata dair duruşları, ne kadar etkili olurlarsa olsunlar hep aptalcadır bence. Hayat hepimizin toplamından daha büyük çünkü. Milyarlarca aptal olarak bir hayat edemiyoruz yani. İşte bu büyüklük beni korkutuyor. Hayatı korkutamamak beni korkutuyor.
19 yaşına girmeden önce bir adım sonrasını göremiyordum, çünkü hala yolumu çizmemiştim. Daha doğrusu çizdiğim yolları bir bir, canım acıya acıya silmiştim de elimde boş bir kağıtla "Şimdi ne bok yiyoruz Mavi?" diye kalmıştım. Çok korkunçtu, öleceğimden emindim. Benim için umut yoktu. Bir aralar "ben plan yapmam" diye gezindiğimi biliyorum, ama koca bir yalan söylemişim kendime. Ben plan yapıyorum. O kadar uzun vadeli ve detaylı oluyor ki bu planlar sadece bir parçasından vazgeçersem hepsini baştan yazmak zorunda kalıyorum, ki bu da gereğinden fazla korkutuyor beni. Hem vazgeçmekten korkuyorum, hem de yanlış plan yapmaktan.
Dedim ya bütün planlarımın toz olup uçması gerçekten öleceğimi hissettirdi bana.
20 yaşına girmek üzereyim ve kendime yeni bir yol çizdim. Henüz detaylarını yazamadım belki ama kocaman, upuzun, kapkalın ana çizgisi öylece duruyor karşımda. "BURADAN GİDECEKSİN!!!!!!" diye bağıran kan kırmızı tabelalarla dolu her yer. Ve ben; yeni, yabancı, haliyle detaysız, hatalı bu yoldan gitmeye ölesiye korkuyorum.
Bundan önceki planım o kadar kusursuzdu ki... Yıllarca biriktirerek güzelce boyamıştım ben onu. Sığınaktı benim için, zaten benim ne olacağım belli diyerek insanları görmezden gelmemi sağlıyordu. Şimdiyse soğuk, kasvetli ve yalnız bir planım var. Öyle bir zamanda yaptım ki bu yeni planı, hani son dakika planı diyebilirim. Gitmek zorundayım bu yoldan. Çünkü artık çizimlerimi bitirmiş olmam gereken bir yaştayım. Anlıyor musunuz? Artık "yetişkinim" demek istiyorum ahahahhaha. Bu saatten sonra yeni bir yola gitmek istersem canımı dişime takmam gerekecek yani. Eğer doğru bir seçim yapmazsam mutlu olmak için normalden daha fazla çaba sarf etmem gerekecek.
Gerçi en başta "Mutlu olmak için neden çaba sarf etmemiz gerekiyor ki?" sorusunu sormak gerekirdi bence, ama neyse.
Bunun benim için yanlış seçim olmasından çok korkuyorum.
Ve bu defa yanlış, çok yanlış, düzeltilemez hale gelebilecek hayatımın içinde ölemeyeceğimi hissediyorum.
Bence ölememek, ölmekten daha korkunç. Sonsuza kadar bir hayatın içinde sıkışıp kalma düşüncesi bile derin (ve korkmuş) bir nefes almama sebep olurken, mutsuz bir hayatta sıkışıp kalma düşüncesinin ensemdeki tüyleri diken diken etmesi gayet normal karşılanabilir bence.
Hayal edin. Yaptığınız ve ileride yapacağınız şeyleri hayal edin, az çok sizin de bir planınız vardır. Sonra bu hayalin ucunu kesin, sonundaki "mutlu mesut ölürüm" kısmını çıkarın. Bir insan aklının bunu hayal etmeye yetebileceğini düşünmüyorum. İnsanın aklı zamanla doludur ve zaman bitmezse insanın delirmesi işten bile değildir. Ölmeyeceksek yaşamın bir anlamı kalmaz, anlıyor musunuz?
Bilmiyorum.
Dikkatim dağıldı ve yazmayı kestim, şimdi konuya geri dönmek istemiyorum.
Onun yerine şundan bahsetmek istiyorum: Bu aralar ölümü çok düşünüyorum.
Kötü bir şey mi olacak? Aman, boş ver en kötü ölürüz. Trafik hızlıca akarken karşıdan karşıya geçmeye çalışmayayım mı? Ne olacak, en kötü ölürüm yahu. Çok mu hızlı sıkılıyorum? Birazdan öleceğim canım ya, hiç başlamayalım istersen. Yetişmez çünkü.
"En kötü ölürüz" lafına da kıl oluyorum bu aralar. O benim dilimden öyle çıkıyor olabilir ama kafamın içinden "en iyi ihtimalle ölürüz" geçiyor.
Yapacak hiçbir şey yok. Öleceksin. Ölmeyecek olsaydın yaşamanın bir anlamı olmazdı. Ama öleceksen yaşamanın anlamı ne diye de düşünüyorum bazen.
Yani ben dil sınavını geçsem ne olur, geçmesem ne olur? Dersten kalsam ne olur, kalmasam ne olur? Evlensem ne olur, evlenmesem ne olur? Anne olsam ne olur, olmasam ne olur? Mutlu olsam ne olur, olmasam ne olur? Ağlasam ne olur, ağlamasam ne olur? Canım acısa ne olur lan öleceğim eninde sonunda. Aşık olsam da öleceğim, olmasam da. Çok para kazanıp istediğim arabayı alsam da geberip gideceğim, almasam da.
Keşke ölsek mi ne yapsak anlamadım ya.
Oturtamıyorum. Ölmeyi istesem ne olacak, istemesem ne olacak? Bir şey fark etmiyor ki. Ben istesem de istemesem de öleceğim lan. Manyak mıyız biz? Hasta mıyız biz ne yapıyoruz lan?
Ne yapıyoruz Allah'ım sen akıl fikir ver.
Fındık kadar beynim var, daha fazla çalışmıyor. Kitleniyor. Bir gece yatıp ölsem ne olur lan harbiden? Ya ben ölünce sizi düşünmeyeceğim ki, kalanları düşünmeyeceğim lan siz düşünün orasını. Ben ölünce bana ne olacak? Daha mutlu olacak mıyım? Ölünce de ölmeyi düşünecek miyim? Ben bu sorularımın yüzde doksanına cevap buluyorum kendimce. Ama siz de sorun kendinize bunları tamam mı? Hep beraber delirelim lan, yalnız bırakmayın beni dostlar.
Ne yazdım ben yine.
Hello evrivan, ben Mavi ahahahahaha.
Bu yazıda kendimi çok tuttum, söylemenin doğru olmayacağı çok şey var. AMA ÇOK SÖYLEMEK İSTİYORUM. Belki bir gün "söylesem de öleceğim, söylemesem de" diye düşünerek size anlatırım. Ama o gün bugün değil. Beraber delirelim dedim, beraber acı çekelim demedim ahahahahaha.
Gerçi çoğunlukla sizi benimle birlikte acı çekmeye davet ediyorum, ama saymayın o kadarını da. Onu da yapmasaydım "ölsem ne olur, ölmesem ne olur" diye bile düşünemeden ölürdüm.
"Diye bile düşünmememek" doğru bir kullanım mı? Bence bu yazının sonucu olarak bu tartışmayı başlatabiliriz.
Yazıya başlarken, biraz gergindim. Sonra biraz ağladım. Sonra sadece üzüldüm. Sonra kafam dağıldı, başka yerlere gittim. Sonra baya ağladım. Sonra bir şeyler yedim ve gülücüklü bir şeyler izleyip eğlendim. Şimdi de sıkıldım. Roller coaster tadında bir yazı oldu.
Baştan dönüp kontrol okuması yapmayacağım, zaten genellikle yapmam ama bunu okursam yayınlamadan silerim gibi geliyor.
Hadi bu yazıyı da unutalım.
Aslında beni harekete geçiren, bana ilham veren, bir şeyler yapmamı sağlayan kişiler bana hep bir şeyler öğreten insanlar. Ama ben bunu yapamıyormuş gibi hissediyorum. Tek yaptığım kendimle hesaplaşmak ve düzensiz sözcükler fırlatmak ortalığa. Eğer bir gün bir kişiye bir şey öğretebilirsem ya da sadece bir şeyleri düşünmelerini sağlayabilirsem işte o zaman belki de "öleceksek yaşamanın ne anlamı var?" sorusuna "birilerine bir şeyler öğretebiliyorsam ölmek istemenin anlamı ne?" diye karşı çıkabilirim kendi içimde.
Sizi seviyorum, ama bu aralar kendime küstüm.
Ha bir de bazılarınızı da hiç sevmiyorum ama o bazılarınız bu yazıyı okumayacaksınız, biliyorum.
Sözümü kesmeyin artık.
Ben bir cümle söyleyebilmek için günlerce susuyorum. Anlayın.
Sizden korkmuyorum, sizin yüzünüzden yapabileceklerimden korkuyorum.
Hepinize agresif geceler dilerim.
Umarım yarın hepiniz için bembeyaz bir gün olur, bana mavi olsa da yeter.
Şimdi bana bir şeyler öğreten, ama bu yazıyla çok alakasız ama belki biraz alakalı olan bir şarkı uzatıp gidiyorum.
Cümlelerimin ölesi gelmiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder