Kartozlarının Yere Düşerken Çıkardığı Sesler

8 Nisan 2019 Pazartesi

escapril: nisanın suyu #1

Sarı, çöp poşetinden uydurma yağmurluğumun hışırtısından yanımda yürüyen annemin sesini zar zor duyuyordum. Gereğinden fazla kısa kollarından içeri sızan yağmur ve bunaltıcı hava yüzünden koltukaltlarım sırılsıklam olmuştu.
“Şunu giymesem daha az ıslanırdım belki.” Cümlelerin arasında bıraktığı kısa bir boşluktan faydalanıp araya girmiştim. “O kadar yağmıyor bile.” Volta atarcasına birleştirdiğim ellerimden birini çözüp gökyüzüne doğru açtım. Birkaç iri damladan başka bir şey düşmedi.
“Ne yapalım biz de kendimize göre önlem alıyoruz.”
Sabaha kadar eve dönmeyeceğimizi düşünürsek mantıklı sayılabilirdi, şimdilik yalnızca rahatsız ediciydi. “En azından botlarımızı düzgün aldık bu sene.”
Birkaç ay önce bu senenin nisan ayında havanın tuhaflaşacağı, yağmurların normalden uzun süreceği, buna rağmen havanın normalden daha sıcak olacağı kulaktan kulağa yayılmıştı. Kulakları olağan şeyleri duyan insanlar, genelde haber aldıkları yerlerden böyle bir bilgiyi edinememişlerdi elbette. Bizse hazırlıklıydık.
Bahçelerimize fazladan bir depo kurmuş, daha dayanıklı yeni kauçuk botlar almış, yağmurluğa paramız yetmeyince dayanıklı çöp poşetlerinden bir şeyler yapıvermiştik.
Ayın ilk günü oldukça kuru, hatta rüzgarlı geçtiği için kendimize bir gün ayırabilmiştik. Herhangi bir plan yapmadan, düşen ilk yağmur damlasını konuşmadan, aylaklık edip dinlendiğimiz bir gün… Büyük sınavdan önceki gün çalışmayı bırakan öğrenciler gibi hazırlıkların sonuna geldiğimiz için ferah ama heyecanlı bir gün…
Yalan söylemeyeceğim, birkaç gün daha tatil verebilmek isterdim kendime. Ama bir yandan da artık tadına bakmak istiyordum; tenim kuruyor, kanım kaynıyor, canım çekiyordu nisan suyunu.
İkinci gün yeryüzüne düşmüştü. Gerçekten de fısıltıların söylediği kadar uzun sürüyor, sonsuz gökkuşakları açtırıyordu. İlk mahsulü düşündüğümüzden daha çabuk elde edeceğimizi fark edince hemen o gün çıktık dışarı. Yıllardır her nisan ayında önünden geçtiğim ve sadece önünden geçtiğim zaman varlığının farkında olduğum kapılara varlığıyla yokluğu fark etmeyen, sadece bekleyenin görebileceği o küçük ve renksiz zarfları bırakmaya başladık.
“Altısında,” yazıyordu içinde. Bir de her zamankinden farklı olarak altına “İlk önce küçükler,” eklenmişti. Pek çok kez depoyu dolup taşıracağımız için, önce doymak bilmez çocukları besleyip herkesi bitirdikten sonra da hep beraber toplanıp bir ziyafet çekmeye karar vermiştik.
O sene değişen iklimden midir bilinmez, arada bir depoya girip birikenin içinde yüzmek isteyecek kadar gerginleşiyordu derim. Hatta kaynatılmadan lıkır lıkır içmek istiyordum bir bardak çalıp.
Babam bakışlarımı her yakaladığında kolumu çimdikliyordu, zaten kurumaktan yaralar çıkarmaya başlamış derimi iyice acıtıyordu.
Cumartesi gecesini zar zor bekledim. Olağan insanlar gibi herhangi bir şeyin yokluğunu çekerken öfkeleneceğime aptalca bir neşe içinde oluyor, dikkatsizleşiyordum. Bir de o gün karanlık çöktüğü halde bile insanın midesini bulandıran sıcağın ve gürültülü çöp poşetimin içinde fark edilmemek için ağır ağır yürürken annemin yanımda hiç ilgimi çekmeyen şeylerden bahsedip durması da sabırsızlığıma pek iyi gelmemişti.
Zarfları bıraktığımız kapıların önünden, orada bekleyen çocukların yüzlerine hiç bakmadan geçerken ellerimin kanadığının hiç farkında değildim. Bizi hiç tanımıyormuş, hatta görmüyormuş gibi etkileyici oyunculuklar sergileyen çocuklar annemle aramıza girip bizi iyiden iyiye birbirimizden uzaklaştırmaya başladıkça da sürünün arkadan gelen koruyucusu olarak önümde yürüyen küçük kafalardan başka bir şey görmez olmuştum.
Korkacak bir şey yoktu gerçi, bu dünyaya böyle doğmuş çocuklar çoktan büyümüş olan yetişkinlerden daha aklı başında olurlardı.
Aramızdaki kalabalık gözle görülür derecede artmıştı artık. Yolculuğumuzun sonuna da yaklaşmıştık. Kocaman kazanda kaynayan o tatlı ekşi şerbetin kokusunu iki sokak öteden alabiliyordum. Kupkuru dudaklarımı yaladım, yutkunmaya çalıştım.
Tek düşünebildiğim önümde yürüyen cücelerle beraber kazana kafamı sokmakken bir şey beni hazırlıksız yakaladı. Biri sağ bileğimi tutup kaldırmış, sokak lambasının ışığında kana bulanmış elime bakmaya çalışıyordu.
“İyi misiniz?” diye sordu. Bir anda gözlerimin yuvalarında döndüğünü hissettim. Cücelerin hepsi aynı anda durmuş, henüz olağan insanların duyamayacağı kadar alçak sesle tıslıyorlardı. Ağzımın içinden fırlamaya çalışan dilimi ısırdım.
Derin nefesler alıp şekil değiştirmesini engellemeye çalıştığım gözlerimin ucuyla annemin derisinin yeşile döndüğünü görebiliyordum. Çocuklar nefeslerini tutmuşlardı, saldırmaya hazırlardı.
Elime dikkatle bakarak cebinde peçete arayan adamın bize bakmadan bizi izleyen orduyu fark etmemiş olmasını umarak geğirdim. O, şaşkınlık dolu bir ifadeyle yüzüme bakmak için kafasını kaldırırken ordu ilerlemeye başlamıştı, tıslamalar kesildi. Canını kurtarmıştım, biraz kabalığın önemi yoktu.
Omuzlarımdaki derinin değişmeye başladığını hissederek elimi usulca çektim. Aniden bir sürüngenin ayaklarına dönüşmesini izlemesindense kanlı kalması onun için daha iyiydi. “İyiyim, yalnızca biraz rahatsızım.”
Arkamı dönmeden önce kurtulmanın getirdiği kısa rahatlama hissi görüşümdeki bulutları dağıttı, meraklı siyah gözlerindeki endişeyi görmek beni gülümsetti. “Kusura bakmayın,” dedi. Bu kadar çabuk pes etmesine biraz da şaşırarak omuz silktim.
Artık dikkat çekmek umurumda bile değildi, deli gibi susamıştım. Adımlarımı olağan insanlarınkinden daha hızlı atıyordum. Yağmur da benimle birlikte hızlanmıştı. Avluya girerken kendime daha fazla hâkim olamayıp büyük bir hata yaptım, ağzımı açıp ılık yağmur damlalarını yuttum.
Ne yaptığımın farkına vardığımda henüz avluyu yarılamamıştım bile. Ağırlaşan derimin altında kamburlaşan sırtımı taşıyarak güçlükle sundurmaya tırmandım. Pantolonumun dikişleri yeterince güçlü değildi, kuyruğum sarı çöp poşetimi de delerek bedenimin arkasında salınmaya başladı. Şekil değiştiren gözlerimden dünya bambaşka görüyordu artık. Sutyenim, tişörtüm, mevsimlik ceketim ve çöp poşetimin üst kısmı da sırayla genişleyen omuzlarıma yenik düşmüştü.
Bahçe kapısını henüz değişmemiş ellerimle ittirip açarken ardımda bıraktığım bahçe kapısının da açıldığının farkında değildim.
İçeride belki de ilk kez kendi cinslerinden birini doğal haliyle gören küçük çocuklar ellerindeki rengârenk bardaklara sımsıkı tutunmuş bana bakıyorlardı. Babamın içini çekti ve çok derin bir kuyudan geliyormuş gibi duyduğum sesiyle “İşte sabredip nisan suyunu kaynatmadan içerseniz böyle yolun ortasında deri değiştirmeye çalışırsınız,” dedi.
Annem halsiz bedenimin kapının eşiğinde yığılıp kalmış olmasına hiç şaşırmamıştı. Çocukların hepsinin bardakları dolu olmasına rağmen hiç de boş gözükmeyen ağır kazanı güçlü kollarıyla kaldırdı. Sıcak suyun üzerime dökülmesini, nisan suyunu içmek için bütün gün beklediğim sabırsızlıkla bekliyordum.
Davetsiz misafirimiz tutmayan dizlerinin ihanetiyle yere yığılınca demir bahçe kapısı arkasındaki duvara gürültüyle çarptı. Çocukların iştahlı yutkunmaları kesildi. Başlar aynı anda az evvel bana endişeyle bakan korku dolu siyah gözlere doğru çevrildi.
En özgür şeklinde olan bedenimin ve artık insani içgüdülerle hareket etmese de olacağının farkında olan beynimin her kası tüm gücüyle gerildi. Kendimi sundurmadan aşağı atılırken, ıslak çimlerin üstünde tehditkâr tıslamalarla ve dil savurmalarıyla ona doğru ilerlerken buldum.
Titriyordu. Tıpkı az sonra, annem arkamdan yetişip sürüngen derime bir kazan sıcak nisan suyunu boşaltınca olağan insan derime bürünüp yaşadıklarımın yorgunluğuyla iki büklüm karşısında oturacak olan ben gibi…
Sonunda bayıldı. Aciz bedenine bakarken yüreğimi sıkıştıran pişmanlık ve çocukların heyecanlı gülüşleri arasında, annemle babam onu az önce karşılaştığımız sokakta bir köşeye kimseye görünmeden bıraktılar. Sabah olduğunda her şeyin bir rüya olduğunu düşünmesini ummaktan başka çaremiz yoktu. Nasıl olsa hiçbirimiz bir hafta evden dışarı adım atmayacaktık şafak sökmeden çocukları evlerine bıraktıktan sonra. Onun için de çıkmadım gerçi.
Annemle babam bana sürekli nasıl hissettiğimi soran ve imrenen gözlerle bakan çocukları peşlerine takıp ailelerine götürmek için çıktıklarında, evde oturup kendime biraz daha nisan suyu kaynattım. Bu sene bol bol içmeliydim. Bu senenin ikinci çağrısı için evden çıktığımda dikkatimi toplayacak kadar ayık olmalıydım bir de.
Göz açıp kapayıncaya kadar geçti bir hafta. Çoktan iki çağrı yapacak kadar nisan suyu birikmişti depolarda. Ama babam beni yeterince beslediğinden emin olmadan kimseyi çağırmak istemedi. Susuzluğumun yeterince giderildiğinden ve değişimimden sonra olağan insan derimde oluşan yarıkların iyileştiğinden emin olduklarında bu defa yaşlıları toplamak üzere çıktık dışarı.
Sorunsuzca, çocuklardan daha yavaşça toplandık sokaklarda. Bu defa bir yerim kanamıyordu, etrafta kimse de yoktu.
Aslında bunun biraz tuhaf olduğunu itiraf etmeliydim, en az bir iki insana rastlamalıydık. Sanırım bu defa annemin dikkatsizliğinden anlayamadık neler olduğunu.
O gece evimizin sundurmasında babam yaşlılara yaptığım hatayı anlatıp bir olağan insanı korkuttuğumuzu anlatırken elimdeki tatlı ekşi kokulu bardaktan kafamı kaldırdığımda gördüm onu. Korkuttuğum olağan insan gözlerini dikmiş, bu defa merakla bakıyordu.

mavinot: Uzun zaman oldu! Lütfen sonraki bölümleri heyecanla bekleyin ;)

6 yorum:

  1. DEVAMINI BEKLEYİN DERKEN BU HİKAYENİN DEVAMINI MI BEKLEYELİM ÇÜNKÜ BUNA VARIM, MAVİ'NİN FANTASTİK KALEMİNİ GÖRMEYELİ ÇOK UZUN ZAMAN OLDU, NİSAN YAĞMURUNU BEKLEYEN KARAKTERİN GİBİ KURUDUK KALDIK MAVİ! ELLERİNE SAĞLIK, LÜTFEN DEVAM ET!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bu hikayenin devamını bekleyiniz ehehe :D Teşekkür ederim, teşekkür ederimmm böyle şeyler duydukça daha da hevesleniyorum <3

      Sil
  2. Yeni hikayen hayırlı olsun Mavi. Daha başı olduğu için net bir şeyler söylemeyecek olsamda devamını gerçekten merak ettiğimi söylemezsem olmaz . Değişik bir konusu var
    Hoşuma gitti ellerine sağlık ♡~

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederiiim. Umarım merak ettiğin kadar beğenirsin devamını <3

      Sil
  3. yeey şekil değiştirebilen kadın karakter sevdiim. ilk bölümden meraklandırdın devamındaki olayları merakla bekliyorum <3 hayırlı olsuun yeni hikayen <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederiim umarım beklediğin kadar beğenirsin <3

      Sil