Kartozlarının Yere Düşerken Çıkardığı Sesler

7 Mayıs 2016 Cumartesi

Doğmamış çocuklarım için... - Korkak Mavi

Selam dostlar!
Size hiç öyle güzel şeyler anlatmaya gelmedim. Uzun zamandır aklımı kurcalayan ama biraz cesaretsizlikten, biraz da yazdıkça rahatsızlığımın büyüyeceğini bildiğimden olabildiğince geciktirdiğim bir konu bu.
Bazen fazla cesaretli olduğumu düşünüyorum, ama yalnızca korkaklar yaptıkları ufak şeylerin cesaret olduklarını düşünürler değil mi? Yani korkağın biriyim.
Yazının sonunda neden korktuğumu biraz anlarsınız belki, anlamazsanız da boş verin. Ben korkumu yenip yazıyorum sonuç olarak.
Ananemin bir komşusu var dostlar. Biz de komşu evin annesine komşuanne denir. Genelde komşuanne dediğiniz kişinin çocuklarıyla (ya da torunlarıyla akransanız torunlarıyla) yakın arkadaş olursunuz. Güzel yemekler pişince birbirlerinize gelip gidersiniz. Benim ananemle bu komşuanne çok yakın arkadaşlar. Doktora, çarşıya, hamama, tatile hep birlikte giden yedikleri, içtikleri, ördükleri ayrı gitmeyen insanlar bu ikisi.
Ben küçükken nadiren ananemde kaldığımda haliyle bu komşuanneyle de kalıyormuşum.
Bu kişi çocukları "sevme" tarzıyla meşhur. Biraz sert seviyor yani. Isırır, sıkıştırır, ağzından güzel bir söz çıkmaz çocuklara karşı. Ama oynar onlarla, sanki çocuklar yetişkinmiş ya da kendisi çocukmuş gibi inatlaşır, sinirlendirir. Dalga geçer hatta.
Ama yanlış anlamayın, ben şahsen kötü biri olduğunu düşünmüyorum. Sadece bu açıdan huyu gerçekten tüylerimi diken diken ediyor.
Ben küçükken beni kızdırırmış, hem de çok kızdırırmış. Evden kaçıp gidince de arkamdan gülermiş. Ben büyüdüm, komşuanneye karşı sıcak bir sevgi besleyemiyorum işte bu yüzden. Saygıda kusur etmem ama etrafında bulunmayı da pek tercih etmem ne yalan söyleyeyim.
Şimdi benim küçük kuzenime büyürken en çok etki eden insanlardan birisi o. Gerçekten hatırlamak istemiyorum, çok canım sıkılıyor düşününce. Ama anlatmalıyım. Komşuanne bir gün 3 yaşındaki kuzenimi fena sıkıştırdı. Herkesin ortasında sinirlendirmeye çalıştı çocuğu. Herkes oyun yapıyor diye düşünüyor; çünkü komşuanne bu, ezelden beri böyle sever çocukları. Ama benim kuzenim o gün her zaman yaptığı gibi sinirlenip küçük yumruklarını savurmadı. Benim kuzenimin morali bozuldu ve o küçük gururlu kalbi yüzünden bunu kimseye belli etmemeye çalışarak usulca geldi annesinin yanına. Kucağına çıktı. "Eve gidelim," dedi sakince.
Benim kuzenim çok yaramaz bir çocuk. Bildiğiniz bütün yaramaz tanımlarını unutun, bu çocuk daha fazlası. Mutlaka zarar verir, ama nasıl yaklaşacağınızı bilirseniz oyun oynarken çok eğlenirsiniz.
Bu yaramaz ve neşeli çocuğun omuzları düştü gözümün önünde.
Büyüttüğümü düşünürseniz anlarım. Yaşlı insanlar böyle diye düşünürseniz de anlarım. Sizi anlarım, ama lütfen siz de beni anlayın.
O gece eve dönerken arabada sesim titreyerek anneme gördüklerimi anlattım. Kuzenimin annesine söylemesini, çocuğu korumalarını istedim. Annem de tıpkı sizin düşünebileceğiniz gibi: "Komşuannen hep böyle bilmiyor musun?" dedi. "Ne var bunda? Oyun oynamış işte."
Ama hayır arkadaşlar. Oyun böyle oynanmazdı.
Sonra annemden yüz yüze baktığın, gerektiğinde çocuğunu bıraktığın insanlara "çocuğuma dokunma" diyemeyeceğini öğreten uzunca bir konuşma dinledim.
Kulaklarıma inanamasam da mantıklı geldi, gerçekten öyleydi.
Hep böyle olmuştu, yıllarca.
Annemin taktığı "çocuğu olmayan idealist anne" lakabına yaraşır bir şekilde böyle basit şeyleri göz ardı etmiştim. Gelenekleri yok saymıştım.
Ahahahahahahahahahaha.
Gelenekler. 
Çocukları üzen, omuzlarını düşüren, neşelerini alıp götüren ve onlara hiçbir şey katmayan gelenekler ve aile bağları?
Ben hep sülaleden uzakta yaşadım dostlar. Böyle kasıntı şeylere maruz kalmadım. Yalnız büyüdüm belki ama şükrediyorum hep böyle şeylerin içinde büyümediğim için. O yüzden bencilliğimi ve nankörlüğümü mazur görün ama çocuklarım olduğu zaman onları gerçekten fanusun içinde büyütmek istiyorum.
Özellikle o çocuğun, hayır bebeğin o yüz ifadesini gördükten sonra buna kesinkes emin oldum.
Asıl korkuncu ne biliyor musunuz? Böyle bir şeyin içinde büyüyen çocuklar, bunların normal olduğunu düşünüyorlar. Kendi çocukları olduğunda onlara da böyle davranıyorlar.
Bu komşuannenin oğlunun çok korkuttuğu bir çocuğu gördüm geçen gün. Onu gördüğü yerde en yakın insanın kollarına koşup saklanıyor, korunmak istiyor. Çünkü canını yakıyor onun, yanaklarını ısırıyor. Bağırıp korkutuyor. Küçük kollarını sıkıyor. Bunlar oyun değil.
Bunlar oyun olamaz.
Ben çocukların yüzünde böyle korkular görmek istemiyorum. Koca koca insanlar bıdınnacık bebelerin canını yaksın istemiyorum.
Böyle oyun olmaz.
Bir gün anne olursam ve çocuğum böyle insanlara denk gelirse ne yaparım bilmiyorum. Daha düşünürken bile gözyaşlarım sel oluyorsa, o zaman ne yapacağım? Ben de tanıdığım tüm anneler gibi yüz yüze bakıyoruz diye sesimi çıkarmadan oturacak mıyım?
Yapamam ki ben...
Peki olur da bunların farkında olmazsam? Ya çocuğum ben farkında olmadan ağlarsa bir köşede?
Çok korkuyorum dostlar.
Doğmamış çocuklarım için ölesiye korkuyorum.
Bunun ufacık bir şey olduğunu düşünüyorsanız o halde sizin için üzgünüm. Umarım zor yoldan anlamak zorunda kalmazsınız.
Lütfen, lütfen... Lütfen...
Eğer sizin de etrafınızda böyle yapan yetişkinler varsa ne olursunuz, yalvarırım mani olun. Eğer size böyle öğretildiyse yalvarırım yapmayın. Çocuklarınıza böyle öğretmeyin yalvarırım.
Biz bilen insanlar olalım.
Ben komşuanneyle çok az vakit geçirdim çocukken. Yaptıklarını anımsamıyorum bile, ama içimde ne kaldıysa yanına yaklaşmak istemiyorum.
Nasılsa çocuk demeyin. Siz hatırladığınız hayatınızda etkilendiklerinizden daha çok etkileniyorsunuz, hatırlamadığınız hayatınızda olan şeylerden.
Tek duam böyle insanlarla karşılaşmamak.
Dur diyebilmek.
Benim etrafımda dur diyebilen insan yok.
Dur dense dinleyen insansa hiç yok.
O yüzden çıktığım kabuğa benzerim diye çok korkuyorum.
Rabbim kimseye muhtaç etmesin.
Ne olur akıllı olmayı öğretin çocuklarınıza, cesur olmayı ve karşı koymayı. Yine de unutmayın ki onlar çocuk. Asıl cesur olması gereken sizsiniz.
Çocuklarınıza sahip çıkın.
Biz yapmazsak, kimse yapmayacak.
Mavi düşünceler dilerim.
Şimdi ben cesaret etmiş mi oldum?

2 yorum:

  1. Kesinlikle katılıyorum yazdıklarına. O komşuanne ya da temsili akrabanın tavrı, davranışları, kişiliği öyle diye o çocuk hoşlanmadığı bu davranışlara maruz kalmak zorunda değil ki küçük çocuklar sadece davranışlardan değil duyduklarından, okuduklarından hatta gördükleri bir rüyadan bile bizden çok daha fazla etkileniyor. Çok doğru bir noktaya parmak basmışsın..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Umarım bizim gibi düşünen insanlar düşündüğümden daha fazladır.

      Sil