Kartozlarının Yere Düşerken Çıkardığı Sesler

13 Eylül 2013 Cuma

MAMA - Mavi Anneler ve Çocukları

Tatilden döner dönmez oturdum ve okula iki gün kalmış olmasını umursamadan dizi filmlere daldım yeniden. Öncelikle müjdemi vereyim: Nice Guy'a başladım! Mucize gibi bir şey oldu bu. Hemen arkasından bundan aldığım güçle film klasörümü karıştırıp aklımda izlemek için hiçbir plan yapmadığım bu filme dalıverdim.
Mama; üç farklı anne ve çocuğunun hikayesini barındıran, 2011 yapımı bir Kore filmi.
Filmin çiftleri şöyle: Kas hastalığı olan ufak bir çocuk ve ona bakmak için süt dağıtan annesi. Aslında bir gangster olan ama annesini üzmemek için öğretmen olduğunu söyleyen orta yaşlı bir adam ve yaşlı annesi. Kendisi de anne olan genç bir kadın ve çekilmez, bencil, opera kraliçesi annesi.
Hikayelerin yürek burkan noktaları çokça mevcut, fakat gülümseten anlar da yok değil.
Filmi izlemeye başladığınızda başta kafam karışmadı değil, iplerin bir yerde birbirine bağlanmasını bekliyordum ben. Ama olmadı; ufak tesadüfler, bakışmalar, laf atmalar dışında.
Ayrı ayrı ele alınarak da çok güzel bir iş çıkartılmış ortaya.
En sevdiğim çiftten başlamalıyım.
Won Jae ve Dong Sook. Hasta olan oğluna bakmak için canla başla çalışan, gülücükler dağıtan, pozitif ve fedakar bir anne olan Dong Sook'un oğluyla ilişkisi gerçekten çok iyi. Sabahları egzersizlerini yapıp yemeklerini yiyorlar, birlikte dünyayı dolaşacaklarında neler yapacaklarını konuşuyorlar. Kafiye oyunu oynuyorlar. Çocuğun, annesi çalışırken tekerlekli sandalyesi ve ders kitaplarıyla bütün günü yalnız geçiriyor olmasını bununla telafi ediyorlar. Yaşıtları gibi koşamıyor oluşunun, okula gidemiyor oluşunun ve pek çok acının üstünü örtmüşler. Ancak oğlunun acılarına göğüs gerebilen annenin uzun süredir hasta olduğunu, ama belirtisi olmadığı için hiç fark etmediklerini öğreniyorlar. Her şeyin üstüne bomba gibi düşen bu olaydan sonra birlikte umut ediyorlar.
Kadın hasta olduğunu ilk öğrendiğinde yine kafiye oyunu oynuyorlar. Kadının hiç beklemediği bir anda oğlu "Umut," diyor sıra ona gelince. "Umut kelimesini çok seviyorum. O yüzden duvarıma astım. Umut, insanları asla bırakmaz. İnsanlar umut etmeyi bırakır."
Birlikte umut ediyorlar, mücadele ediyorlar. Eh beni de en güzelinden mavi gözyaşlarıyla buluşturuyorlar, sağ olsunlar.

İkinci favori çiftim ise gangster Seung Chul ve Ok Joo anne.
Onların hikayesinde genellikle güldüm. Annesinin yanında süt dökmüş kediye dönen sert adam ve o yaşında botoks yaptırmayı göze alan çılgın kadın. Birlikte şarkı söyleyişleri, adamın annesini sırtında taşıması...
Hikayeleri normal gidiyor gibi gelmişti başta, ama sonradan kadın sürekli gitmekten korktuğunu söylediği muayene gitti ve bir göğsünün ameliyatla alınması gerektiğini öğrendi. Elbette yapmak istemedi. Eğri büğrü olacağını, saunaya bir daha asla gidemeyeceğini söyleyerek ağladı. Oğlu da "Eğer ameliyat olursan ne istersen yaparım," dedi. Annesi de ilk aşkıyla buluşmak istediğini söyledi. Tabii ki hayırlı evladımız annesinin isteğini yerine getirmek için kolları sıvadı. Onların hikayesinde beni mutlu eden çok şey vardı. Birlikte söyledikleri şarkı da buna dahil! "Samba, samba, samba..."
Üçüncü çiftimiz ise kendi standartlarını kendisi düşürmüş, çocuk sahibi bir genç kadın olan Eun Sung ve opera kraliçesi olarak adlandırılan, kendini dokunulmaz sanan annesi Hee Kyung.
Hayatının şekillenmesine sebep olan en önemli anlardan birinde, annesinden takdir görmeyi beklerken "görgüsüz" lafını işitmiş ve onun tarafından göz göre göre ortada bırakılmış olan Eun Sung; hayatı boyunca aldığı bütün kararları kendi deyimiyle görgüsüzce, annesini utandırmak için yapmıştır.
Annesiyse o kadar kaprisli bir kadındır ki kızına yaptığı şeyin farkına bir türlü varamaz.
Kızı tıpkı annesi gibi bir şarkıcı olmak ister, ancak annesi yüzünden bu hayalinden vazgeçer. Sürekli çekişen, birbirine bağırıp duran bu çiftte beni gerçekten rahatsız eden annenin sürekli "Sen hiç beni düşünüyor musun? Benim için üzülmüyor musun?" deyip durmasıydı. Böyle insanlar elbette vardır dünyada, kaprisli ve çekilmez. Ama böyle anneler olmamalı, soyları kırılmalı bu insanların.
Neyse ki Eun Sung yine kendi deyimiyle "annesini görgüsüzce utandırmak için" televizyondaki bir ses yarışmasına katılarak, annesinin yoluna koyduğu kütükten atlıyor. Sizi rahatlatayım, kütükten atlarken annesi de elinden tutuyor. Eninde sonunda, o da bir anne.

Hepsinin hikayeleri filmin sonunda çok güzel bir yerde kesişiyor, çok yakışan bir final olmuş gerçekten. Neden izledim sorusuna sadece o sahneyi bile cevap olarak gösterebilirim.
Vee sonunda film bitiyor. Filmdeki karakterler annelerini tanımlıyorlar.
Eun Sung annesi için "Asla nefret edemediğim insan," diyor. Gangsterimiz Seung Chul içinse annesi "Yaşıyor olmasına bile minnettar olduğu insan." Küçük Won Jae'miz içinse "Bu dünyadaki en güçlü insan."

Benim içinse annem; maviden bile mavi olan insan.

Bu filmi mavileyin. Ama annenizi daha çok mavileyin.
Mavi kalıın! ^^

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder