Kartozlarının Yere Düşerken Çıkardığı Sesler

30 Eylül 2013 Pazartesi

Hayatımın en mavi seksen dakikasını çaldınız hocam.

Merhaba hocam,
Ben duvar kenarında en ön sırada oturan, etliye sütlüye karışmadığı için uslu olduğunu sandığınız öğrenciniz Mavi Kartozu. Size göründüğüm gibi değilim. Gözlerimde gördüğünüz şey de saygı değil, acıma hissi.
Bakın hocam, derste sarf ettiğiniz sözlerin sınavda karşımıza çıkacağınızı söylemeniz bizi çok kırdı. Belki farkında değilsiniz ama ağzınızdan çıkan tek kelimeyi bile anlamıyoruz. Kalıbımı basarım siz de anlamıyorsunuzdur. Peki neden bize bunu yapıyorsunuz?
Bize koyun beyinli olmamamız gerektiğini nasihat ediyorsunuz. Ömrümüzün bu en hareketli ve verimli yıllarını okul sıralarında çürütmemizin doğru olmadığını söylüyorsunuz. Buna karşı çıkmamız gerektiğinden dem vuruyorsunuz. Kitle olmamalıymışız, birey olarak düşünebilmeliymişiz. Yaratıcı, farklı olmalıymışız. Bize verileni düşünmeden almak yerine kendimiz bir şey yapmalıymışız. Düzeni değiştirmeli, ona karşı çıkmalıymışız.
Biliyoruz hocam. Emin olun beyinlerimiz sizin laçka beyininizden daha farkında her şeyin. İç güdüsel olarak doğru olanı yapmak istiyoruz. Neden mi yapamıyoruz? Yapmaya kalktığımızda bize aptal diyorsunuz. Ne? Fark etmemiş miydiniz? Evet, siz de düzenin bir parçasısınız! Almayın dediğiniz o hazır bilgiyi veren sizsiniz. Yıkmamızı istediğiniz şeyin bize en yakın basamağısınız siz. Ama siz bizi bağlıyorsunuz hocam. Bastırıyorsunuz, ayağa kalkmamıza engel oluyorsunuz.
Biz daha size karşı gelmeyi başaramazken düzene mi karşı geleceğiz? Güldürmeyin beni!
Farkındayım hocam. Acınız büyük. Hizmet ettiğiniz şeyin karşı koymaya çalıştığınız şey olması sizi yıpratıyor. Sizin de gençliğiniz onun ellerinde çürüdü. Üstelik siz sesinizi çıkarmayı aklınızın ucundan bile geçirmediniz. Farkındayım, pişmansınız. Ama bunun acısını bizden çıkarmayın. Basitlik olur bu. Sizin bir bacağınız yok diye kemik gelişimini yeni tamamlamış gençlerin bacaklarını kesmek olmaz. Ahlaka aykırı. Hasta bir fikir!
Hocam. Öğretmen olmuşsunuz siz. Elbette size saygı göstermeliyiz. Ama kendinizle çelişmeyin. Kendinizi komik duruma düşünmeyin. Aklınızı kullanın, yalvarıyorum bakın.
Sizin dersinizi dinleyecektim, daha ilk dersten söz verdim kendime. O zaman anlamıştım da kelimelerinizi. "Aptallıktan hoşlanmam," dediğiniz an aramızdaki kısa mesafeyi, gezegenler arası boyutlara çıkardınız. Siz de biz de biliyoruz neyin ne olduğunu. Kimse bilerek aptallık yapmaz zaten, hocam. Nedir kendiniz hariç herkesi aptal gibi görmenize sebep olan? Nedir egonuza gökkubeyi deldiren? Daha, beş kez "ııı" demeden bir cümleyi bitiremiyorsunuz. Bir söylediğiniz diğeriyle çelişmezse şaşırıyoruz. Geliştirmeye çalıştığımız beyinlerimizin ayarlarını kurcalıyorsunuz. Hakaret ediyorsunuz, sebep bile yokken.
Hocam. Çoğumuz artık size saygı duymuyor. Bunu söylemekten utanıyorum gerçekten.
Karşısınıza bunları söylemekten utanmayacak birinin çıkmasını çok isterim. Yoksa hayatınızı bir hiç uğruna yaşayıp acınası bir şekilde öleceksiniz. Sizin için üzülüyorum.
Tüm günümü sizden nefret etmekle geçirmek beni yoruyor. Gerçekten.


1 yorum:

  1. Sana daha önce bahsetmiş miydim kartozu? İdolümsün :) Her şey bir yana umuyorumki birgün bu söylemek isteyip içimizde tuttuğumuz şeyleri biri söyler yoksa hiç yerine ulaşamamış yüksek sesli hiçliklere sahip kalacağız.

    YanıtlaSil