Kartozlarının Yere Düşerken Çıkardığı Sesler

10 Kasım 2013 Pazar

A Man Who Was Superman - Mavisi Azalan İnsanoğlu

Uzun zamandır Korelilerden uzak duruyordum. Japonlar daha çerezlik ve oldukça eğlenceliydi, hepsi birer moral kaynağıydı. Derken bir gün -ki o gün bugün- film klasörüne tıkladım ve orada uzun zamandır ertelediğim filmi buldum: A Man Who Was Superman.
Film 2008 yapımı bir Kore filmi.
İnsanların arasında, yerde yatan bir adamla başlıyor. Yanından gelip geçen, bir adım daha yana kaysa üstüne basabilecek vurdumduymaz insanlara dokundurmalar, ilk cümleleri. Adamın kalkıp bir teyzenin çantalarını taşımasına yardım etmesiyle devam ediyor.
Kamera insanlara olan nefretinin onu zayıflatıp sigaraya bağımlı hale getirdiğini söyleyen bir kadına kayıyor.
Bu kadını Jun Ji Hyun canlandırıyor. Yani Kore'nin en "zarif odun" imajlı hatunu. Her hareketinde bir zerafet görüyoruz, ama oynadığı hemen hemen her karakter olabildiğince odun.
Bu filmde de hayatından ve insanlardan bezmiş bir program yapımcısını canlandırıyor. Kendisinden son günlerde ortaya çıkan "Süpermen" lakaplı deli(?) adamla ilgili bir program yapmasını istiyor patronları.
Bu Süpermen de ilk sahnede yerde yattığını gördüğümüz adam. Şehrin sokaklarında ordan oraya koşturarak zorda kalan herkese, ama herkese yardım ediyor. Yaşlı bir teyze karşıdan karşıya geçebilsin diye arabaların önüne atlıyor ya da kapkaççıların peşinden çılgınlar gibi koşuyor.
Bayan Hayattan Bezmiş böyle bir program yapmayı reddetse de kendi çantasını çalan kapkaççıyı da bu Süpermen'in yakalaması sonucunda onunla tanışıyor ve ister istemez programı yapmaya başlıyor.
Süpermen'e soruyor, "Eğer gerçekten Süpermen'sen uçman gerekmez miydi?"
Onun cevabıysa çok net: "Dazlak cani kafama bir kriptonit yerleştirdi. Eğer iyilik yaparsam ve kim olduğumu unutmazsam kriptonit kendiliğinden çıkacak."
Süpermen ve arkadaşı dünyayı kurtarmak için bir maceraya atılıyorlar böylece.
Bu filmi izleyen kime sorarsanız sorun size ilk yarısının normal bir film gibi olduğunu söyler. Ben de öyle söylüyorum. Mücevherlerini son elli dakikada çıkarıyor ortaya.
Bazen durup kendi kendime bu filmin fantastik olup olmadığını sordum. Çünkü bir ara gerçekten onu Süpermen zannettim.
Film senaryosunun dışında insanların Süpermen'e ihtiyaç duymadığına dair şeyler söylüyor bize.
"Hiç kimse yardıma yanaşmadı çünkü caniler kafalarının içine kriptonit koymuştu. Bu yüzden kim olduklarını ve sahip oldukları şaşırtıcı gücü unuttular." diyor Süpermen. Aynı adam kriptonitin, iyilik yapılırsa ve kim olunduğu unutulmazsa kendiliğinden çıkacağını da söylüyor filmin başında.
Söylemek istediği bizi kurtaracak kişinin yine biz olduğumuz.

Filmde rahatsız edici derecede vurdumduymaz insanlar vardı. Çığlık çığlığa yardım isteyen birine dönüp bakmaya bile tenezzül etmeyen, nüfusu korkutucu rakamlara ulaşan bir kalabalık.
Filmin bitmesine az kala durdum ve sordum: "Bu insanlarla mı dünyayı kurtaracağız, Süpermen?"
Şimdi film bitti ve ben diyorum ki: "Eğer Süpermen bensem evet, ama Clark Kent'se işimiz yaş." Çünkü Clark Kent insan değil, ama ben insanım. Yalnızca bir insan, insanlara örnek olabilir. O halde neden çorap çekmeceme sakladığım pelerini çıkartıp -hatta ütüleyip- giyerek uçmaya başlamayayım ki?
"Ben kimim, arkadaşım?"
"Süpermen."
"Süpermen uçabilir mi?"
"Elbette."
Pelerinlerinizi alın arkadaşlarım. Kendimizi ve dünyayı kurtarmalıyız.
Uçmalıyız.
Ne demişti Süpermen? "Kuşlar gibi..."

Arkadaşlarım, mavileyin bu filmi. İçinizdeki süper kahramanı görmenizi sağlayacak...

3 yorum:

  1. Harika bir yorumlama çok çok farklı bakış açıları... Mükemmelsin Mavi Prenses :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vay canına "Mavikolik". Bu nick beni gerçekten maviledi. Her an gözyaşlarına boğulabilirim. Çok teşekkür ederim. :')

      Sil
  2. unnim cok mavisin :-) yorum yapmayi ogreniyorum. deneme deneme 1, 2...

    YanıtlaSil